6 Temmuz 2009 Pazartesi

Tek taşımı sevgilim aldı



Tek taşımı sevgilim aldı
Servet YILMAZ 3 Temmuz 2009 Hürriyet Magazin


“İki Melek” adlı yeni albümünü piyasaya çıkaran Bengü, çok aşık olduğunu, parmağındaki yüzüğü de erkek arkadaşının aldığını söyledi:



“1,5 yıldır mutlu bir ilişkim var. Beni hep destekleyen biriyleyim.”

Baksanıza iki kız da ne kadar güzel!

Bengü’nün yeni albümü “İki Melek” için ünlü fotoğrafçı Mehmet Turgut’a çektirdiği imaj fotoğrafları çok konuşuldu. Fotoğraflarda kendisiyle öpüşen Bengü ile bu özel çekimden yeni albümüne, çocukluğundan ergenliğine, aşktan evliliğe uzanan, onun tabiriyle ‘psikolojik terapi’ tadında keyifli bir söyleşi yaptık.

Çıkış şarkınız “İki Melek”te, “Omzumdaki iki melekten biri aşk için, biri huzur” diyorsunuz. O meleklerden biri iyilikleri, diğeri de kötülükleri yazar ya, huzur iyi bir şey olduğuna göre aşk kötüdür diyebilir miyiz?
- Serdar Ortaç’ın sözleri bunlar ama bilinenin aksine “İki Melek” şarkımda benim meleklerim hep iyileri yazıyor. Huzur benim hayattaki vazgeçilmezim. “Ne istersin şu hayattan?” deseler, “Huzur” derim.

Peki ya aşk?
- Aşk konusunda karamsar bakan tiplerden değilim. “Aşka inanmam, boş bir şeydir, gelip geçer” diye düşünmüyorum. Bence aşk çok kıymetli ve dopdolu bir şey...

ÖLENE KADAR SERDAR ŞARKISI SÖYLERİM

Albüme dönelim... Diğer albümlerle kıyasladığınızda “İki Melek”in ne gibi farkları var?
- Olgunluk dönemim olarak gördüğüm bir albüm bu. Önceki albümlerimde hep bir eksiklik varmış gibi hissediyordum. Ama bu seferki şarkılarından ekibine kadar her şeyiyle ‘son nokta’ dediğim bir çalışma oldu.

İlk albümlerinizden beri, Kenan ve Ozan Doğulu kardeşlerden tutun da Serdar Ortaç’a kadar hep Türkiye’nin en iyileriyle çalıştınız. Bunlar sadece şans mıydı, çok mu çabaladınız?
- Hem şans hem de benim çabamla olan şeylerdi. İnsanların yalvarıp da alamadıkları şarkıları ben hediye olarak aldım. Bu albümde Serdar Ortaç dışında Yalın, Sinan Akçıl, Şehrazat ve Volga Tamöz’le çalışma şansım oldu.

Serdar Ortaç ile çalışmaya başladıktan sonra kariyerinizde oldukça ilerlediniz. Hatta sizin için “dişi Serdar” bile dendi. Nasıl bir uyumunuz var, anlatır mısınız?
- Onunla çalışınca bir ivme oldu kariyerimde ve iki kerede atılacak adımı bir kerede attım. Bizim uyumumuz ilk “Korkma Kalbim”de hissedildi. Serdar tınısı var galiba sesimde. Serdar’ın şarkılarında da hoş bir öpüşme ve uyum söz konusu oluyor bende. Ondan şarkı alacağım zaman bana bir sürü seçenek sunuyor ve içlerinden sesime uygun olanı seçiyorum. Bana hep “Neden Serdar Ortaç şarkılarıyla çıkış yapıyorsun” diyorlar. Onun şarkıları bana uyuyor çünkü ve ölene kadar Serdar’ın şarkılarını söyleyebilirim.

Bu albümde bestesi size ait olan şarkı var mı?
- Evet, söz ve müziği bana ait olan iki şarkı var; “Sen Yoksan” ve “Ayrılık Hazırlığı”.

Albüm fotoğraflarında kendinizle öpüşme fikri nasıl oluştu?
- Albümün adını “İki Melek” koyduktan sonra, Mehmet Turgut fotoğraflarla ilgili düşünmeye başladı. Kısa bir süre sonra da beni arayıp “iki melek, iki Bengü” fikrinden bahsetti. Mehmet Turgut zaten fotoğraf sanatçısı ötesi bir adam. Ondaki uçukluk, özgürlük bana çok yansıdı. Sonuçta da o kareler ortaya çıktı.

Peki kendinizi sever misiniz?
- Severim. Kendimle barışık bir insanım. Genelde aynanın karşısında vakit geçiririm. Baksana ne güzel iki kız da! (Kendisiyle öpüştüğü fotoğrafları gösterip, gülüyor.)

Çocukluğunuza dair hafızanızda yer eden, hatırladığınız ilk kare ne?
- Bir gün sokakta yürürken bir dükkanda kırmızı, plastik bir telefon gördüm. “Ben bundan istiyorum” dedim, annem de “Evde var aynısından” dedi. Ki gerçekten de vardı. Ama ben yolda inat edip kendimi yerlere attım ve morarana kadar ağlayıp o telefonu aldırdım. Bunu hatırlıyorum.

Bu soruyu neden sordum biliyor musunuz? Psikolojide bir yöntemmiş bu ve verilen cevap hayattaki duruşumuzu gösteriyormuş...
- Benimki neyi gösteriyor?

Başarmak için gerekirse kanınızın son damlasına kadar mücadele edersiniz...
- Çok doğru! Psikolojik terapi gibi bir röportaj oldu bu... (Gülüyor)

LEMAN SAM’A HAYRAN KALDIM

En büyük hayaliniz ne?
- Efes Antik Tiyatrosu’nda 100 bin kişiye konser vermek... Ben 4-5 yaşlarındayken orada ilk kez Leman Sam’ı izlemiştim. Beyaz bir elbisesi vardı, kızıl saçları beline kadar geliyordu. En önden izledik, çok etkileyiciydi.
Yıllar sonra Leman Sam’ı görüp bu olayı anlattığımda “Ay sana ne büyük bir kötülük yapmışım” dedi. (Gülüyor)

Aile, çocuk yapma gibi istekleriniz yok mu?
- Var tabii ama ilk etaptaki isteklerim bunlar değil. Şimdi sadece “Hep şarkı söyleyeyim, en iyi şarkıları ben söyleyeyim” diye düşünüyorum.
Hürriyet Magazin

Kocamdan özür diliyorum



Kocamdan özür diliyorum
Demirhan HARARLI 3 Temmuz 2009

Yedi yıl ilişki yaşadıktan sonra nikâh masasına oturduğu Tuncer Öztarhan’a şiddet gördüğü gerekçesiyle boşanma davası açan Ece Erken, eşinden özür diledi;



"Benim evlendiğim insan, son derece iyi, kültürlü ve nazik biriydi. Yakın çevresi de çok iyi bilir ki, onun şakalaşırken bile eli ağırdı. Bu yüzden basında çıkan haberler yanlış tanıtılmasına sebep oldu. Bu konuda kendisinden özür diliyorum.”

Eşimden özür dilerim

Eşi Tuncer Öztarhan’a şiddet gördüğü gerekçesiyle boşanma davası açan Ece Erken, “Onun şakalaşırken bile eli ağırdı. Basında çıkan haberler yanlış tanıtılmasına sebep oldu. Bu konuda kendisinden özür diliyorum” dedi.

Çocukluğunuza dair hatırladığınız ilk kare nedir?
- Çocukken radyoculuğa meraklıydım, 11 yaşında da radyoda DJ oldum. Bu yüzden aklıma gelen ilk kare, radyoda CD’leri karıştıran ve yapacağı anonsu düşünen minik bir kız çocuğu.

Daha sonra televizyon dünyasına adım attınız. Asker bir babanın televizyonda çalışan kızı olmak nasıl bir duyguydu?
- Asker deyince herkesin kafasında çok otoriter, dediğim dedik, sert bir imaj oluşuyor. Oysa benim bu işe girmemi sağlayan babamdır. Beni sonuna kadar destekledi. Emekli bir albayın kızı olmaktan gurur duyuyorum.

Hayatınızın dönüm noktası neydi?
- “Klip 98” programı, beni daha geniş çevrelerin tanımasına ve sevmesine sebep oldu. O program benim hayatımın dönüm noktasıydı diyebilirim.

BOŞANMA DİLEKÇESİNİ GAZETEDE OKUDUM

Şu andaki yaşamınıza sahip olmak için ne gibi fedakârlıklarda bulundunuz?
- Kaderci bir insan olduğumdan hep “Kaderimde varmış ki bunu yaşadım” dedim. Bir de tanınmaya başladığınızda özel hayatınız da ister istemez göz önünde oluyor. Evliliğimin bu kadar haber olmasını istemezdim mesela. En büyük fedakârlığım, bu kadar göz önünde olmak diyebilirim.

Bugüne kadar sizi en çok üzen olay neydi?
- Boşanma sürecinde yapılan birtakım abartılı haberler, beni gerçekten çok üzdü.

Böyle üzücü durumların üstesinden gelebilmek için neler yaparsınız peki?
- Her şeyi zamana bırakmayı tercih ediyorum, önüme bakıyorum.

Hayatınıza dair mutlu haberlere pek rastlamadım. Neden yazılmıyor sizce?
- Çünkü acılı, dramatik şeyleri izlemeyi seviyoruz. Reytinglerde bile bu böyle değil midir? Benim hayatımda öyle travmatik denilebilecek şeyler yaşanmadı, evliliğimin bitişi dışında. Boşanma dilekçesi verildiğini bile herkes gibi gazetede okudum. Zaten birçok şey de abartılı yansıdı basına. Ben sekiz yıl birliktelik yaşadığım çok iyi bir insanla evlendim.

Evlendiğiniz için hiç pişmanlık duydunuz mu?
- Hayır, hiç pişman olmadım. Her şey yaşanması gerektiği için yaşandı. Benim evlendiğim insan, son derece iyi, kültürlü, nazik bir insandı. Yakın çevresi de çok iyi bilir ki, onun şakalaşırken bile eli ağırdı. Bu yüzden maalesef basında çıkan haberler yanlış tanıtılmasına sebep oldu. Bu konuda kendisinden özür diliyorum.

Evlilik sizin için ne ifade ediyor?
- Evlilik, aile olmak ve çocuk sahibi olmak demek bence.

Sizi en çok ne mutlu eder?
- Ben her şeyden mutlu olabilen bir insanım, bu yüzden Allah’ın şanslı kullarındanım. Güzel bir söz, beni mutlu etmeye yeter. Ailemin sağlığı yerinde olsun da, kalan her şey boş benim için.

BİRÇOK ARKADAŞIMI HAYATIMDAN SİLDİM

Spor faaliyetlerinizin yanı sıra müzikle de hep iç içeydiniz. Hâlâ 20’li yaşlarınızdaki gibi aktif bir şekilde bu hayatı sürdürebiliyor musunuz?
- Evet... Müzik ve spor hayatımda hep olacak.

İnsanlara karşı katı kurallarınız var mıdır? Güveninizi sarsan insanları hayatınızdan siler misiniz mesela?
- Beni üzen, kıran, güvenimi sarsan insanları hayatımda tutmuyorum zaten. Birçok arkadaşımı da bu saydığım nedenlerden dolayı sildim.

YENİ PROGRAMI YARIN BAŞLIYOR

Perşembe günü yeni programınız ekrana gelmeye başlıyor. Biraz bahseder misiniz, nasıl bir program bu?
- Bu bir gece programı. Saat 23.00’te, atv’de yayınlanacak. Adı “Cesur ve Güzel”. ‘Kardeşim’ dediğim bir şarkıcı arkadaşımla beraber sunacağım; Yusuf Güney’le. İlk konuklarımız ise Rafet El Roman ve Şafak Sezer olacak. Sürprizlerle dolu bir gece programı yapacağız.

Peki “Mavi Şeker” ekrana gelmeye devam edecek mi?
- Evet, o yayınlanmaya devam edecek. Biz bu programla birlikte öğle kuşağında ajitasyon dönemini kapattık. Bizden önce sabah ve öğle kuşağında sadece drama vardı, bizimle birlikte eğlenceye dönüş oldu. Bu yüzden mutluyuz. Hepimizin hayatında yeterince sorun var zaten, bari televizyon karşısında kafamızı dağıtalım.

Bir sinema filminde rol almak istemez misiniz?
- Şu an en çok yapmak istediğim şeylerden biri oyunculuk. İyi bir proje gelirse, neden olmasın?

1 Temmuz 2009 Çarşamba

Doğa Rutkay 'ın Evi


Doğa'nın dünyası


Doğa Rutkay, Fulya'daki evini InStyle Home dergisine açtı.


Dört yıl süren ilişkisinin ardından geçtiğimiz günlerde yollarını ayırdığı Şahan Gökbakar'ın hediyesi Beagle cinsi Poker, evdeki en büyük neşe kaynağı. Rutkay'ın kısa sürede sağlıklı şekilde verdiği fazla kilolarda Poker ile yaptığı uzun yürüyüşlerin de etkisi büyük.

Bir yandan “Kaygan Zemin” adlı tiyatro oyununda rol alan, diğer yandan TRT 1’de yayınlanan “Eğlence Pazarı” programını hazırlayıp sunan ve Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde tiyatro eğitimi veren Doğa Rutkay, işten arta kalan zamanını Fulya’daki evinde geçiriyor. Rutkay, ‘huzuru bulduğum yer’ dediği evinin kapılarını, InStyle Home dergisine açtı.

Doğa Rutkay, iki sezondur BKM’de “Kaygan Zemin” adlı trajikomik oyunda rol alıyor. Kadın-erkek ilişkileri üzerine kurulu hikâyede, mutsuz evliliği olan bir kadını başarıyla canlandırıyor. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde tiyatro eğitimi de veren Rutkay, şu sıralar TRT 1’de “Eğlence Pazarı” adlı programı hazırlayıp sunuyor. Bir yandan mutfağında çayın altını yakarken, diğer yandan programını anlatıyor:
“Engelliler için yapılan bir program bu. Onların başarı hikâyelerine yer veriyoruz. Elde edilen tüm gelir eğitimlerine ayrılıyor.” Sonra da hazırladığı kekleri tabaklara yerleştiriyor özenle. “Bayılırım evime birilerinin gelmesine. Yensin, içilsin... Yemek yapmayı oldum olası sevdim. Aklınıza ne gelirse yaparım” diye gülerek anlatıyor hünerlerini.

MUTFAKTA HARİKALAR YARATABİLİRİM

İş dışındaki zamanlarda evde vakit geçirmekten keyif aldığını söylüyor, “Bu ev içeri girdiğim anda bana nasıl huzur veriyor bilemezsiniz” diye de ekliyor. Mutfakta yemekle uğraşırken, televizyonu hep açık oluyormuş.
“Akşama gelecek arkadaşlarıma siparişleri doğrultusunda yemekler hazırlarım. Bu mutfakta harikalar yaratabilirim” diyor kendinden emin bir tavırla. Tıpkı Oscar ödüllü “Ratatuy-Ratatouille” filmindeki minik fare Remy gibi... “En sevdiğim animasyon filmi ve karakteridir o aynı zamanda. Evde Disneyland’daki mağazasından aldığım bir dolu obje var. Küçücük çocuklarla kuyruğa girmiştim sevimli şapkasını alabilmek için” diye gülerek anlatıyor Ratatuy tutkusunu.

17 YAŞINDAN BERİ YALNIZ YAŞIYORUM

Salon, iki oda, bir banyo ve açık mutfaktan oluşan 165 m2’lik bu evi, Doğa Rutkay’ın annesi Nuran Duru görüp beğenmiş. Fulya’da geçtiğimiz yıllarda inşa edilen bir rezidansın en üst katında yer alan daire, metrekare olarak da binadaki diğer standart dairelerden daha büyük. Rutkay’ın buraya taşınmasında, binanın yeniliği, sunduğu servis, güvenliği ve otoparkı etkili olmuş. Burası onun kendi başına yaşadığı üçüncü evi aynı zamanda.
17 yaşından beri yalnız yaşıyormuş: “Ama hep anneme yakın olmak kaydıyla. Sevdiğim semt anneme yakın olan semttir.” Rutkay, annesine maksimum beş dakika uzaklıkta olmuş hep: “Her sabah mutlaka karşılıklı kahve içeriz annemle. Bundan önce Serencebey’de çok güzel teraslı, küçük bir evde oturuyordum. Asansörü olmadığı için ne arkadaşlarım gelebiliyordu ne de mutfak alışverişine gönül rahatlığı ile çıkabiliyordum” diyor.

REZİDANSIN EN BÜYÜK DAİRESİ

Bu daireye iki yıl önce taşınmış. “Çeşme’de tatil yaparken, annem aradı ve bana göre bir ev bulduğundan bahsetti. Gelip hemen görmemi istedi. Buranın sahibi iki daireyi birleştirerek ofis olarak tasarlamış. Diğer daireler 90 m2’dir bu binada. Aslında evi ilk gördüğümde burada yaşayabileceğimi düşünmedim. Salonu büyük, banyoyu küçük bulmuştum. Ayrıca açık mutfak çok tercihim değildi” diye hızlı hızlı anlatmaya başlıyor.
Ama bu fikirleri evi satın aldıktan sonra tamamen değişmiş: “Burada yaşayıp, evi kendi zevkimle dekore etmeye başlayınca ısındım.”

NEŞE KAYNAĞIM KÖPEĞİM POKER

Yurtdışı seyahatlerinden topladığı esprili aksesuvarlar, ünlü yıldızların siyah-beyaz fotoğrafları, tiyatrocu babası Rutkay Aziz’in ona hediye göz bebeği kitaplar salona ilk girildiğinde hemen göze çarpıyor.
Şahan Gökbakar’ın hediyesi Beagle cinsi köpeği Poker, evdeki en büyük neşe kaynağı. Kısa sürede sağlıklı şekilde verdiği fazla kilolarda Poker ile yaptığı uzun yürüyüşlerin de etkisi büyükmüş. Çok sevdiği kedisi Lena ölünce, Gökbakar üzüntüsünü dindirmek için hediye etmiş Poker’i ona. “Her gün evden Topağacı’na yürürüz Poker’le” diyor ve ekliyor: “Yalnız Beagle alırken iki kere düşünün. Hassas bir köpek. Evde yalnız kalmaya pek gelemez.”

Terasımdaki eğlence kulüpleri aratmaz

“Evimin deniz manzarası belki yok. Ama akşamları ön terasımdaki eğlence, İstanbul’un gece kulüplerini aratmaz. Arkadaşlarım geldiğinde oraya tabure koyup ve tabii müzikle bar ambiyansını çok rahat yakalayabiliyoruz. Ya da salondaki geniş koltuklara yayılıp kız arkadaşlarımla pijama partisi yaparız.”

Şahan’ın hediyesi

Doğa Rutkay’ın salonunun duvarında, dört yıl süren ilişkisinin ardından geçtiğimiz günlerde yollarını ayırdığı erkek arkadaşı Şahan Gökbakar’ın bir sokak karikatüristine çizdirdiği karikatür asılı. Rutkay karikatür için, “Tam bir sürpriz olmuştu. Kedim Lena ve benim fotoğrafıma bakarak çizildi bu” diyor.
29 Haziran 2009 Hürriyet Magazin

medyadan

BlogcuZade Master