31 Aralık 2007 Pazartesi

Tülin Şahin

Şanslı değilim başarılıyım


Gözde YILMAZ

Şanslı değilim başarılıyım Tülin Şahin, Kelebek okurları için hem yılbaşı pozu verdi hem de özel açıklamalarda bulundu.

Cindy Crawford’a olan büyük benzerliğinin iki günde tanınmasını sağladığını belirten ünlü manken, "Cindy’ye benzemem büyük avantajdı ama bu noktaya gelmeyi şansıma değil çok çalışmaya borçluyum" dedi.

2007 sizin için nasıl geçti?

- Her zamanki gibi çok çalıştığım bir yıldı. Bol bol seyahat ettim. Her şeyiyle gerçekten güzel geçti. Umarım 2008 de aynı böyle geçer.

Peki, bu akşam için bir planınız var mı? Nasıl girmek istiyorsunuz 2008’e?

- Mehmet (Özer) ve ben yılbaşında sokaklarda olmayı sevmiyoruz. Güzel yemekler yapıp arkadaşlarımızla birlikte evde olmayı planlıyoruz.

Arkadaşlarınız için yemekler yaptınız yani.

- Yok, Mehmet yapar. Bizim evin mutfak bakanı o... Onun alanına girmem.

2007’den farklı neler dileyeceksiniz, yeni yıldan?

- Benim şikayet edeceğim bir hayatım yok. Güzel bir evliliğim, iyi bir kariyerim var. İkimiz de iyi ailelere sahibiz. Bunlar bir insanın hayatındaki önemli ve güzel noktalar. Bunlardan başka ne isteyebilirim ki... Yeni yılda her şeyin aynı şekilde devam etmesini diliyorum.

Reklamlarında yer aldığın çorap firmasının satışları iyi gidiyormuş. İş hayatınız iyi gidiyor galiba.

- Muscade’le bu yıl anlaşma imzaladık. En son Eskişehir’de imza gününe gittim ve mağazada çorap kalmadı. Depodakilere kadar hepsi satıldı. Aynı zamanda So Chic için çekimler yaptık. Doğuş Çocuk’ta çocuk modasıyla ilgili yazılar yazıyorum. Kadınlara sağlıklı beslenme, moda gibi konularda seminerler veriyorum. Yine iki ekonomi dergisine aynı konularda yazılar kaleme alıyorum. Ayrıca bazı firmalara danışmanlık yapıyorum.

Modelliğe başlarken böyle büyük bir başarı bekliyor muydunuz?

- Modellik yarışmasını kazandığım zaman elbette ki böyle bir başarıyı hayal bile edemiyordum. Ben 14-15 yaşında dünyanın en önemli kadın dergilerini okurken bir gün bu dergilere kapak olacağımı tahmin bile edemezdim ama bunların hiçbiri şans değil. Eğer ortada bir başarı varsa bunu disiplinime ve çalışkanlığıma borçluyum. Çünkü benim her dakikam planlı, her anım dolu... İşimi büyük bir aşkla yapıyorum ve karşılığını da alıyorum.

Bu temponun sizi yorduğu zamanlar olmuyor mu?

- Her işime ilk ve tek işimmiş gibi gidiyorum. Eğer işinize olan heyecanınız bitmişse bir çok şeyi de kaybetmiş olursunuz. Herkes yaptığı /_newsimages/4695278.jpgişten yorulur ama bunlar geçici. Yorulmazsanız dinlenmenin keyfini çıkaramazsınız.

Cindy Crawford’a olan büyük benzerliğinizin kariyerinize katkısı nedir?

- İnanın şu anda bir etkisi yok. Evet, ben bu benzerlik sayesinde iki günde Türkiye’de tanınma fırsatı buldum. Benim gibi kısa sürede tanınan başka bir meslektaşım yoktur. Cindy’ye benzemem büyük avantajdı ama bu noktaya gelmeyi şansıma değil çok çalışmaya borçluyum. Benzerlik sadece iki günde tanınmamı sağladı ama bugünkü Tülin’i yaratmadı. Ben benzerliğime güvenerek evde yatıp iş bekleseydim, belki de iki gün tanındığımla kalacaktım. Beni benzerliğim çalıştırmıyor. İşe gittiğimde enerji sarf eden, enerji veren Cindy değil benim... Başarıya ulaşmak için terliyorum.

Yurtdışında da çekimlerde yer aldınız. Yavaş yavaş yurtdışında da tanınmaya başladınız mı?

- Yurtdışına gittiğim zaman "Evet, artık rahatım" diyemiyorum. Orada da yabancı basınla takılıyoruz. Cindy Crawford’a olan benzerliğim onları da şok ediyor ama aslında şaşırdıkları olay kafalarında çizdikleri Türk kadını profilini yıkmam.

Aileniz hálá Danimarka’da yaşıyor değil mi?

- Evet, ailem hálá yurtdışında yaşıyor. Ama ben hiçbir zaman yurtdışında yaşamayı düşünmedim. Türkiye’yi çok seviyorum. Aslında yurtdışında olsam belki işlerimi daha rahat yürüteceğim ama ülkeme aşığım. Ayrıca işin içine moda ekonomisi de giriyor. Benim yurtdışı işlerimi için yılda en az 150 bilet Türkiye’den alınıyor. İşime İstanbul’dan gidiyor olmam onların daha da dikkatlerini çekiyor ve konuşup bir sonraki çekimi Türkiye’de yapabiliyoruz. Onların bir hafta için buraya çekime gelmeleri 100 bin euro’yu ülkemizde harcamaları demek. 27 yaşındayım, 29 ülke, 200’de fazla şehir gördüm ama Türkiye’den daha güzel bir yer görmedim.

Şu anda istediğiniz noktada mısınız?

- Yani... Çok iyi bir noktada olduğum şüphesiz. Daha fazlasını istemek ayıp olur. İstememin sonu yok ama ben şükretmesini biliyorum.

Bizi mutsuz bir çift sanıyorlar

- Evliliğiniz nasıl gidiyor?

Sürekli geceleri dışarı çıkan bir çift olmadığımız için mutsuz bir evlilik yaşadığımızı düşünüyorlar ama biz çok mutluyuz. İkimiz de evde vakit geçirmeyi daha çok seviyoruz. Çünkü ikimizin de çok yoğun bir iş temposu var. Ayrıca ikimizin de çalışıyor olması ilişkimizi güçlendiriyor. Eve geldiğimiz zaman konuşacak şeylerimiz oluyor. Konuşacak bir şey kalmadıysa o ilişki bitmiş demektir. Ne çiftler var; bütün gün yanak yanağalar ama paylaşacak bir şeyleri yok.

/_newsimages/4557806.jpgBabam Cindy’yi görse "Merhaba kızım" der

- Peki, ailenizden sizi Cindy Crawford’a benzetenler oluyor muydu?

Annemin arkadaşları, "Tülin gittikçe Cindy Crawford’a benziyor" diyorlardı ama babam Cindy’yi tanımıyordu. Hatta babam belli bir süre bana neden "Sivaslı Cindy" denildiğini bile anlamamış. Bir gün babama Cindy Crawford’un bir dergiden fotoğrafını gösterdim o da "Aaa, güzel çıkmışsın kızım" dedi. Babamın ünlülerden haberi yok. Herhalde sokakta Cindy’yi görse "Merhaba kızım" der.

25 Aralık 2007 Salı

doğa kahramanları

Türkiye’nin doğa kahramanları



Gülden AYDIN - Hürriyet
22 Aralık 2007


Türkiye’nin doğa kahramanları Doğa Derneği beş yıl önce kuruldu ve önce Türkiye’nin korunması gereken 305 doğa alanının haritasını çıkardı. 2010 sonuna kadar bu alanlardan 100’üne ulaşmayı hedefledi. 2003’te bunlardan ilki olan Şanlıurfa-Birecik’te "Sıfır Yok Oluş" kampanyasını başlattı. Şimdi 20 noktada sürdürdüğü çalışmaların amacı, buradaki doğal hazineleri koruma altına almak, bir yandan da kırsal gelişim hamlesi yaratmak.

O noktalarda yaşayan insanların projeye inanması, katılması çok önemli. Dernek, bir projeyi hayata geçirmeden önce oradaki en büyük mülki amir, belediye başkanı, tarım ve çevre müdürüyle bağlantı kuruyor. Sonra koruma altındaki alandan geçimini sağlayan yöre halkıyla diyaloğa giriyor. Böylece ülkenin çeşitli noktalarında belediye başkanından çobana kadar yerel önderler, kendi yaşadıkları yerlerdeki hazinelerin gönüllü bekçisi haline geliyor. Evlerini, işlerini, şehirlerini bırakıp ıssız bozkırlara taşınan proje sorumlusu Doğa Derneği üyeleri de cabası. İşte bu kahramanlardan bazıları.

ERAY ÇAĞLAYAN (28, Turist rehberi)

Doğa okulunda yerel korumacılar yetiştirdik

Turist rehberiydim, THY’de steward olarak çalışıyordum, istifa ettim. Bir yıl Trabzon’da yaşadım. Bu proje de 2006 yazında başladı. Doğa Okulu projesiyle, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde doğayı korumaya gönül veren insanlara ulaşmaya, bölgede doğa korumacıları yetiştirmeye çalışıyoruz. Bu okulda doğa koruma yöntemlerini öğreniyorlar. Geçen yıl altısı kadın, 16 mezun verdik. Bu yıl Gürcistan’dan sekiz kişi gelecek. Doğa Okulu, 2007’de Birleşmiş Milletler’in En İyi Gençlik Uygulamaları ödülünü aldı. Bölgede nesli tehlikede olan canlıları önceden tespit etmiştik. Örneğin Posof’ta dağ horozu için ayrılmış bir yaban hayat sahası var. Geçen ekimde Gürcülerle ortak çalıştık, dünyada nesli tükenmekte olan bıldırcın kılavuzu türünü bulduk. Doğu Karadeniz, Avrupa’dan Afrika’ya giden arı şahini, kara çaylak, küçük orman kartalı, atmaca gibi süzülen kuşların en önemli göç rotalarından biri. Kaçak avcılık çok fazla ama anlattığımızda dinliyor, ilgi gösteriyorlar. Posof Belediye Başkan Yardımcısı Erdal Taşkıran en büyük destekçimiz. Rize’deki Doğu Karadeniz Kuş Gözlem Grubu da koruma çalışmalarımızı destekliyor.

ESRA KARTAL (25, biyolog)
/_newsimages/4655715.jpg
Sasalı’nın çocukları kuş gözlemcisi oldu

Biyoloji okudum. Bu yıl Gediz Deltası’nın korunması için 9 aydır Sasalı’da yaşıyorum. Yöre halkı, koruma ve tanıtma çalışmasına katılıyor. Kadınlar yaşadıkları alanı çok sahipleniyorlar. Ahşap boyama, bakır, seramik, takı, bilgisayar, İngilizce, kuaförlük, keçe işlemeciliği kurslarına katılıyorlar. Bir kooperatif kuracaklar. Gediz Deltası, Türkiye’deki 13 ramsardan (koruma altındaki sulak alan) biri. Farklı zamanlarda 274 tür kuşu barındırıyor. Flamingoların, tepeli pelikanların dünyadaki en önemli popülasyonu burada ürüyor. Kuş Cenneti’ne en yakın Süzbeyli Köyü’nde, küçük kerkenez kuşları var. Kara leyleklerin de kışı geçirdikleri tek alan. Kadın ve çocuklarla iletişim halindeyiz. Ortak işin meyveleri çok lezzetli. Sasalı’daki çocukların herbiri kuş gözlemcisi. Leylekleri izliyor, flamingoları sayıyorlar. Kayıt sayısının önemini bildikleri için kuşların listesini tutuyorlar.

TURAN ÇETİN (30, dağcı)

Bozkırlar için Urfa’ya taşındım/_newsimages/4655716.jpg

Gaziantep Üniversitesi’nde bilgisayar okudum. Profesyonel dağcıyım. Urfa, dünyada çok nadir canlı türlerinin yaşadığı bir yer. Üçbuçuk yıldır Urfa’da yaşıyorum ve çok mutluyum. Çöl varanının yuvalarını biliyoruz. Kesip biçip incelemiyoruz, sadece var olmasını sağlıyoruz, köylülerle birlikte çalışıyoruz. Yörede çöl varanına, keçilerin memelerine yapışıp emdikleri için "keçi emen" (Kürtçede gümgümü) deniyor. Urfa bozkırlarına ilk gittiğimizde, köylüler birbuçuk metre uzunluğundaki çöl varanlarını öldürüp sonra da gururla anlatıyorlardı. Okullarda eğitim çalışması yaptık. Yılanları, tarla farelerini yiyen çöl varanının nasıl fayda getirdiğini anlattık. Aradan üç yıl geçti. Şimdi herşey değişti. Mesela Ahmet Demir, eskiden varanları öldürürken şimdi koruyucusu oldu. Fotoğrafını çekiyor, defterinde listesini tutuyor, nerede, hangi saatte gördüğünü yazıyor. Ona bir dürbün hediye ettik. Doğayı mayınla, tehditle, yasaklarla koruyamayız. Oradaki insan korur. Mesela Mikail Derin var; sırtlanları öldürmek zorundayım, koyunlarımı yiyor, diyordu. Köye iki koyun ağılı yaptık. Sırtlan köyün düşmanı olmaktan çıktı. Ahmet Aloğlu, avcıydı. Silahını bıraktı, kuşların koruyucusu oldu.

NURGÜL UÇAR (47, Seyrek Belediye Başkanı)

Kadınlar vefayı da ekonomiyi de daha iyi biliyor

Deltanın ucundaki İzmir Kuş Cenneti Koruma Geliştirme Birliği’nin başkanıyım. 2002’den beri Kuş Cenneti’nin yöre halkının farketmesi için çaba gösteriyoruz. Birlik kurulduktan sonra yöre halkı bu alanın farkına vardı. Biz, daha fazla farkedilmesi için resim sergisi, karikatür yarışması düzenledik. İçme suyu ihtiyacımız bile yeterli bir neden sulak alanın korunması için. Bu cennetten herkesini nasip alması, sürdürülebilir turizm için çalışıyoruz. Kuş Cenneti’nde yaşayan kuşları öldürmeyip, korumak için ciddi nedenler üretmeye gayret ediyoruz. Birkaç gün önce İzmir Turizm Fuarı’ndaki standımızda 70 kursiyerin temsilcisi üç kadın, arkadaşlarının ürününü tanıtıp sattı. Amaç, satıştan çok tanınmaktı. İki aydır 35 ev kadını bilgisayar, 35 ev kadını da İngilizce kursuna gidiyor. Kadınlar vefayı, ekonomiyi de, matematiği de erkekten daha iyi biliyor.

AHMET ALOĞLU (26, kahve sahibi)

Attığımı vururdum şimdi iyi bir insan oldum

Attığını vuran bir avcıydım. Sonra Doğa Derneği’yle ve kelaynaklarla tanıştım. 2004’te 46 taneyken bugün 105 kelaynağımız var. Nil Nehri’ne, Kızıldeniz’e gidiyorlar. Irak’tan kuluçka döneminde Birecik’e gelen göçmen kuş yedi kardeşleri ilk kez ben kayda aldım. 1999’da Birecik Barajı yapıldığı için bütün böcükler sualtında kaldı. Kimse Fırat kaplumbağasının fotoğrafını çekememişti. 2006’da her biri 30 kilo, dört Fırat kaplumbağasını çektik. Çizgili ishak kuşunun da Avrupa’da nesli tükendi. Fırat kenarındaki söğütlüklerde yaşadıklarını kayda geçirdik. Baykuşların en küçüğü, boyu 20 santim boyunda. Geçim kaynağımız oldu. Yılda çoğu yabancı 20 bin turist çizgili ishak kuşunu görmek için geliyor, beni buluyorlar rehberlik yapmak için. Şimdi iyi bir insan oldum.

MİKAİL DERİN (24, Urfalı çoban)

Sırtlanları benden sonra çocuklarım koruyacak

Sırtlanları gözlemliyorum. Yedi yıl önce bu göreve gönüllü talip oldum. Eskiden de sırtlanları kendi kendime koruyordum. Kimseye söylemiyordum burada yaşadıklarını. Sırtlanların barınaklarıyla evimin arası 350 metre. Kimseye zararları yok, leşle besleniyorlar, karpuz kavun da yiyorlar. Yedi yıl önce daha çoklardı. Köylüler vurdu, üç tane kalmışlardı. Son iki yılda altıya çıktılar. Beni tanıyorlar. Gece evimin yanına yaklaşıyorlar. 13 koyunumu yediler ama ses çıkarmadım, olsun bir şey olmaz, dedim. Köyden benimle dalga geçenler de oluyor, iyi yapıyorsun diyen de. Sırtlanlarımız belgesellerdeki gibi vahşi, çirkin değil. Bizimkiler çok tatlı. Sırtları benekli, kulakları U şeklinde. Hepsini aftar (Kürtçe sırtlan) diye çağırıyorum. İki çocuğum var, onlar da büyüyünce aftarları koruyacaklar.

LEGO

LEGO meğer erkek oyuncağıymış


LEGO meğer erkek oyuncağıymış LEGO İngiliz Oyuncakçılar Birliği (British Toy Association) tarafından 2000 yılında yüzyılın oyuncağı seçildi. Lego ismi Danimarkaca "leg godt" (iyi oyna) sözcüklerinin telafuzundan geliyor. Bu dilek dünyada hálá geçerliliğini koruyor görünüyor, çünkü 1932’de kurulan LEGO markası, 2007 biterken 75’inci yılını kutluyor. Bu kadar yıldır değişmeyen bir gerçek ise, oyuncağın alıcısının yüzde 80 oranında büyük veya çocuk olsun erkekler olması!

1970’ler ve 80’lerde Türkiye’de çocuk olan herkesin bildiği, özendiği bir oyuncaktı LEGO. Bugün 12 ana grup altında toplanmış 300’e yakın ürünü var. Lego hálá halka açılmamış yüzde 100 bir Danimarka aile şirketi. 1932’de Ole Kirk Kristiansen tarafından kurulan LEGO Group’un bugünkü sabihi, kurucusunun torunu Kjeld Kirk Kristiansen. Dede Kristiansen marangozdu. Birbirine geçebilen parçalardan oluşan evler yaptı. Bu oyuncakları uzun süre üretip sattı, 1950’li yıllarda oğul Kristiansen işin başına geçti. İkinci Dünya Savaşı sonrası dünyada plastik modası başlamıştı. Kalıp makineleri aldı, Lego’nun plastik kalıbını yaptı. 1958 yılında bugünkü anlamda ilk Lego parçası ortaya çıktı ve tescil edildi. 2x4’lük bu ilk parçanın 6 değişik rengi üretildi.

LEGO’nun özelliği tüm parçaların birbirine geçebilir olması. 1970’lerde LEGO parçalarını bağımsız olarak bırakmak yerine, hikayeli kutular üretildi. Çiftlik, kovboylar, uzay serisi gibi modeller katıldı. 2-5 yaş grubu için düşünülen daha büyük parçalı Duplo serisi de bu yıllarda çıktı. 70’lerin sonunda Amerika pazarına girdi, 80’lerde dünyanın hemen bütün ülkelerinde satılan bir ürün haline geldi. 90’larda Lego’ya Bob The Builder karakteri, Star Wars gibi lisanslı ürünler katılmaya başlandı.

HEDİYE OLARAK GELİRDİ

Lego, 1980’li yıllarda daha çok yurtdışına gidenlerin hediye olarak getirmesiyle Türkiye’ye giriyordu. Bazı toptancılar da Avrupa’dan getirip satıyordu. O dönemlerde Türkiye’deki fiyatı mağazadan alınıp satıldığı için çok pahalıydı. 1990’ların başında Türkiye’de düzenli ofis kuruldu. İlk ürünleri de yetişkinler aldı.

2000 yılında LEGO bir karar aldı, marka bilinirliğini artırmak için ayakkabı, tekstil, kırtasiye, saat gibi alanlara girmek, lisans vermek ve bu işi geliştirmek istedi. Bu girişim 2003 yılı sonunda LEGO’yu en çok hatırlanan markalar arasında 15’incilikten 10’unculuğa kadar çıkardı ama şirketin finansman yapısını da mahvetti. Çünkü üretim merkezleri yüksek maliyetli olan İsviçre ve Danimarka’da idi. Çin’de çok küçük bazı tekstil parçalarını yaptırdılar. Artık Çek Cumhuriyeti’nde de çalışıyorlardı. 2003-2004 LEGO için kötü yıllardı. Sonunda "Markamız önemli ama biz ana işimiz olan oyuncağa geri dönüyoruz" dediler. Ve şirket ancak 2006’da tekrar kára geçti.

Ana işine dönen LEGO, absürd ürünleri eleyerek daha kolay algılanabilir içeriklere yöneldi. Oyuncakta 90’ların sonundan beri klasikten elektroniğe kayma eğilimi vardı. LEGO Mind Storm ürünü geliştirildi. Çocuklar LEGO’dan robot yapıp, kutunun içinden çıkan CD ile bir program yazıyorlar, bu programa yükledikleri hareketleri, bluetooth ile robotun içindeki çiplere atarak robotu hareket eder hale getiriyorlar. Bir robota, üç adım at, yere yat, kalk gel komutlarını gönderilebiliyor. Yani LEGO bildiğimiz LEGO olmaktan çıktı. Robotun üzerinde ses ve ışık sensörü de var. Kapı açıldığı zaman haber ver, diyebiliyorsunuz. Ya da legodan yapılan bir buldozer uzaktan kumanda ile hareket ettirilebiliyor.

BABALAR DA MERAKLI

Türkiye Temsilcisi Adore Oyuncak Genel Müdürü Esin Yürür, çocukların birbirinden farklı eğilimleri olduğunu ancak yine de erkeklerin LEGO’ya ilgisinin açık olduğunu söylüyor: "Lego yüzde 80 oranında çocukların oynadığı bir oyuncaktır. Kızlar çok eğilim göstermiyorlar. Bu yüzden çok miktarda LEGO yarışçı grubu var. LEGO’da çeşitli denemeler yapılmış, kız ürünleri geliştirimişse de klasik gruplar yani tamamen serbest parçalar dışında hiçbir zaman erkek gruplarına satıldığı kadar başarılı olmamış. İçinde prensesler şatolar olan LEGO Belville grubunu kızlar beğeniyorlar ama gerçekçi gruplara ilgi göstermiyorlar. Gerçekten de araştırmalar gösteriyor ki, kız çocuğunu rafların önüne koysanız gittiği taraf daha pembe, o tarz ürünler."

Bir de büyük çocuklar denilen grup var: "Onlara uygun olan Mindstorms, Star Wars gibi ürünler. Zaten bunlar fanatikleri olan gruplar. LEGO Technic ise daha fazla detay olan ve tamamen gerçek hayattaki birebir modelleri içeriyor. Bulldozer, Ferrari lisanslı ürünler gibi... Bunu çocuklar kadar çocukların babaları da seviyor. Bu durum genel trend, Türkiye’ye ait değil, dünyada da böyle. Üniversiteler ciddi LEGO müşterisi, çünkü öğrenciler projelerinde maketler için LEGO’yu kullanıyorlar."
22 Aralık 2007
Ayten SERİN Hürriyet

--
Türk Lego takımı Dünya Şampiyonu oldu


Türkiye'nin değişik illerinden 5 liseli öğrenciden oluşan Türk Lego Takımı, iki ayrı kupa ile Dünya Şampiyonu oldu. Öğrenciler, "Nano teknolojinin depremle ilgili önlemleri'' çalışması ile en pristijli ödül olan şampiyonluk kupası ve en iyi proje araştırması kupalarının da sahibi oldu.

Norveç'in Bodo kentinde 9-11 Mayıs arasında 26 ülkeden 66 takımın mücadele ettiği şampiyonadan lego kupalarla dönen öğrenciler, Atatürk Havalimanı'nda İstanbul Milli Eğitimi Müdürü, aileleri ve okul arkadaşları tarafından karşılandı. Teknolojide öncü ülkelerin de katıldığı şampiyonada Türkiye'yi temsil eden; Ahmetcan Musabeyoğlu, Boran Adaş, Numan Günay, Rıza Kazemi ile Tuba Merter mutluluklarını yakınları ile paylaştı.
Takım kaptanı Rıza Kazemi, First firmasının düzenlediğini First Lego Ligi'in amacının bilim ve teknolojiyi sevdirmek olduğunu anlatarak ''Şampiyona dört kategoride yapıldı. Bunlar, Nano teknoloji hakkında sunum, takım oyunu, robot hakkında teknik sunum ve robot performansı. Biz bütün dallarda da en yüksek puanı alarak şampiyon olduk'' dedi.

Milli Eğitim Müdürü Ata da, ilk Teknoloji Lisesi olarak kurulan Bahçaşehir Fen ve Teknoloji Lisesi idarecilerini, değişik illerden gelen öğrencilerden oluşturdukları takımla, Türkiye'ye zafer kazandırdıkları için kutladı.
Sabah - Haber

Cenk Mormarje

Ev tekstilinin gizli kahramanı


Ev tekstilinin gizli kahramanı Unique Art, Priapos Home, Verdi Home, Evita, Issimo ve Vakko’nun ev tekstil markalarını o yarattı. 15 yıldır bu alanda çalışıyor. Şimdi de Sarar’ın ev tekstil markası Sarev için çalışıyor. Markaya kimliğini kazandırdı ve ilk koleksiyonlarını tasarladı. Cenk Mormarje’den bahsediyoruz. Tasarım sektörünün gizli kalmış kahramanından...

Cenk Mormarje, doğma büyüme İzmirli. 9 Eylül Güzel Sanatlar Fakültesi, Moda Tekstil Tasarım Bölümü’nü bitirdi. Mezun olur olmaz sektörde "Almanya’nın Vakko’su" diye tanınan bir firmanın İzmir temsilciliğinde çalışmaya başladı. İşe girdikten iki gün sonra patronu onu nakışların yaptırıldığı Denizli’ye gönderdi. Ardından Denizli’ye telefon açtı ve Cenk’e şöyle dedi: "İkinci bir emre kadar orada kalıyorsun oğulcuğum".

Günübirlik gittiğini zannederken 37 gün Denizli’de kaldı. O şirkette çalıştığı iki buçuk yıl boyunca da sürekli gidip geldi. İki buçuk yılın sonunda da bir Denizli şirketine transfer oldu. İlk işi D&D Collection adını verdiği bir havlu bornoz markası yaratmak oldu. Böylece ev tekstiline girdi ve bir daha çıkamadı. "Üç yıla yakın bir süre Denizli’de yaşadım. Şehirdeki bütün hacı anneler, hacı babalar beni tanıyınca İstanbul’a gelmem gerektiğini düşündüm. Geldim ve Unique Art, Priapos Home, Verdi Home, Evita, Issimo, Vakko gibi tanınmış firmaların ev tekstil markası oluşum süreçlerini başlattım ve ilk koleksiyonlarını hazırlayarak sektöre kazandırdım. Şimdi aynı şeyi Sarar’ın ev tekstil markası Sarev için yapıyorum."

Sarev için çalışmaya başladığından beri hayatı iki şehir arasında geçiyor. Bir evi Denizli’de, bir evi fabrikanın bulunduğu Eskişehir’de. Ayda bir iki kez İstanbul’a geldiği oluyor.

Cenk Mormarje’ye bu iş Cemalettin Sarar tarafından teklif edilmiş. İki tarafın farklı isteklerinin aynı potada erimesi altı ayı almış, sonunda anlaşmışlar: "Tasarımlar yenilikçi ve özgün. Kumaş kalitesi yüzde yüz koton. Dikiş tekniklerinde çok farklı detaylar var. En önemli özelliğimiz ise hijyen. Kullandığımız bütün kumaşlar antibakteriyel. Ailenin bir baskı fabrikası vardı. Oradaki teknik ekipmanları günün ihtiyaçları doğrultusunda kullandım."

Mormarje’nin kendisiyle "çarşafçı oldun" diye dalga geçen, birlikte tasarım okuduğu arkadaşlarına da bir cevabı var: "Ben zor olanı seçtim. Nişantaşı’nda bir atölye açıp üç tuvalet dikip, iki cilve yaparak para kazanabilirdim. Bunun yerine fabrikanın arkasındaki gizli adam olmayı tercih ettim. Ben tasarladığım bir çarşafın 10 bin tane satmasından keyif alıyorum. El havlusu 3 bin tane sipariş aldı dediklerinde havalara uçuyorum."

MORMARJE SOYADI LİSEDEN KALMA

Mormarje soyadının hiçbir anlamı yok. Çünkü ben koydum. İzmir Atatürk Lisesi’nde okurken derslerde sürekli moda çizimleri yapardım. Bir gün bir arkadaşım bana "Mormarje" diye seslendi. Aslında Fransa’daki çok katlı alışveriş merkezlerine verilen Bonmarşe kelimesini söylemek istiyordu. Mormarje de güzeldi. Araştırdım, hiçbir literatürde böyle bir sözcük yok.
22 Aralık 2007
Sibel ARNA - Hürriyet

2 Aralık 2007 Pazar

Pınar Altuğ Yağmur Atacan'la nikahı

Düğün davetiyelerini hazırlıyor


Büşra BOZOK

Düğün davetiyelerini hazırlıyor Pınar Altuğ, nişanlısı Yağmur Atacan'la nikah masasına oturmaya hazırlanıyor.

İki ay önce nişanlandığı Yağmur Atacan'la nikah masasına oturmaya hazırlanan oyuncu-sunucu Pınar Altuğ, bu sezon hiçbir projde yer almayarak ev hayatına alışmaya çalıştığını söyledi. İlkbaharda yapmayı düşündükleri nikah için hazırlıkları hızlandıran Altuğ, "Evlendiğimiz zaman da Bebek'teki evde oturacağız ama evi yeniden döşüyoruz. Günümün tamamı davetiye yazmakla geçiyor. Aslında her şey hazır. Gelinliğimi Perihan Akı hazırlıyor. Modeli bile belli ama sürpriz olsun istiyorum. Hareketli bir insan olduğum için straplez olmayacak. Düğünde üzerimden düşer" dedi. Ocak ayında yeni bir projeyle sevenlerinin karşısına çıkmayı planlayan Pınar Altuğ, "Şimdilik evde oturmanın tadını çıkarıyorum. Bir anlamda kadıncılık oynuyorum. Bol bol kek, poğaça, börek yapıyorum. Evimde vakit geçiriyorum" diye konuştu.

Irene'i seslendirdi
"Asteriks ve Oburiks" adlı filmdeki Prenses Irene karakterinin Türkçe dublajı için stüdyoya giren Altuğ, "Ben şimdiye kadar hep kendi sesimle oynadım ama ilk kez dublaj yaptım" dedi.,

Kaynak:hurriyet-magazin

Çocukken veteriner olmak istedim

Çocukken veteriner olmak istedim



Röportaj: Büşra BOZOK Fotoğraflar: Ülkühan ZEKİOĞLU

Çocukken veteriner olmak istedim Tüm Türkiye'nin "Canlı Canlı" programının sunucusu olarak tanıdığı Gül Gölge Saygı, magazinel simaları eleştirdi.

Güzel sunucu, "Bu camiada çok fazla cahil insan var" dedi. Magazin dünyasından olabildiğince uzak kalmaya çalıştığını belirten Gül Gölge Saygı, şunları söyledi: "O kadar cahil insan var ki, bazen televizyonu bile açmak istemiyorum. O insanlarla aynı platformda nasıl yer alabilirim? Doğru dürüst insan çok az. Keşke dürüst olmayı deneseler. Her şey yalan dolan üzerine kurulu ve çok yapmacıklar."

Pars adlı Alman kurt köpeğine özel eğitim verdiren "Canlı Canlı"nın sunucusu Gül Gölge Saygı’yla hem hayvan sevgisini hem de evlilik hayatını konuştuk. Ünlü sunucu, çocukken veteriner olmayı çok istediğini söyledi.

Köpeğin eğitimlerinde zorlandığınızı gördüm...

- İlk defa böyle bir şey deniyorum... Hocamız Ali’den çok memnunum. Önemli olan köpeğin, eğitmenlerin değil sahibinin sözünü dinlemesi. Beş haftalık eğitimden geçen Pars’tan çok memnunum, benim komutlarımı harfiyen yerine getiriyor.

Pars’ı kaç aylıkken aldınız ve neden bir Alman kurdu tercih ettiniz?

- 2,5 aylıkken aldım. Alman kurdunu tercih etmemin nedeni ise asil bir duruşa sahip olması.

Hayvanlara olan düşkünlüğünüzden dolayı küçükken veteriner olmak istemişsiniz, doğru mu?

- Hayvanlarla birlikte büyüdüm. Evet, küçükken veteriner olmak istiyordum. O zamanlar veteriner olduğum da herkesin bana köpeğini sevdirmeye getireceğini düşünüyordum. Çocukluk işte.

Genelde köpekler sahiplerinden başka kimseyi yanına yaklaştırmaz. Murat Bey bu durumu nasıl karşılıyor?

- Murat (Saygı) bütün canlıları seven bir insan ama evde köpek fikri ona çok uzaktı. Benim diğer köpeğim artık çocuğum gibi, onun da sadece konuşması eksik. Eğer konuşmaya başlarsa hiç şaşırmam. Baktım Murat, onu çaktırmadan seviyor, bir şeyler veriyor, hemen Pars’ı aldım. Murat, Pars’ı da seviyor, hatta onunla birlikte yürüyüşe bile çıkıyor.

Çocuk olayını biraz ertelemiş oldunuz galiba...

- Çocuk sevgimizi şimdilik köpekle gideriyoruz.

Evlilik nasıl gidiyor? Her şey yolunda mı?

- Her şey çok güzel... Allah herkese sevdiği biriyle evlenmeyi nasip etsin. Bu çok önemli. Ben evliliğe çok sıcak bakan biri değildim ama Murat’ı tanıyınca her şey değişti.

/_newsimages/4478176.jpg Evde günleriniz nasıl geçiyor? Murat Bey’le neler yapıyorsunuz?

- Murat, saat 07.30’da kalkar. 08.30 gibi birlikte kahvaltı yaparız. O işe gider ben de okula... Akşam 18.30 gibi gelir, yemeğimizi yeriz daha sonra sinemaya gideriz. Bizim çok normal bir hayatımız var.

Birbirinize zaman ayırabiliyorsunuz...

- Tabii ki! Hafta sonlarını atlarımız, köpeklerimiz ve kuşlarımızla birlikte geçiriyoruz (gülüyor). Murat sporu çok seven bir insan. Her perşembe ve pazar tenise gidiyor. Pazartesi günleri ise basketbol maçı var. Ben çok fazla spor sevmiyorum.

Magazin dünyasında çok boş insan var

Televizyon dünyasının bir yıldızısınız ama çok fazla magazin basınında yer almıyorsunuz...

- Her şey yalan neyin içinde yer alayım ki... O kadar cahil insan var ki, bazen televizyonu bile açmak istemiyorum. O insanlarla aynı platformda nasıl yer alabilirim! Mümkün değil.

Magazin camiasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Doğru dürüst insan çok az. Keşke dürüst olmayı deneseler. Her şey yalan dolan üzerine kurulu.

Sizi oyuncu olarak tanıdık ancak şu aralar dizilerde yer almıyorsunuz...

- Dizi teklifleri çok geliyor. Ama dizi oyunculuğu çok meşakkatli bir iş. Setlerin saati belli olmuyor. Ancak sinema filminde oynarım çünkü onun kısıtlı bir çekim süresi var.

Kaynak:hurriyet-magazin

28 Kasım 2007 Çarşamba

Paris Hilton




Bu kez kombinezonla
Bu kez kombinezonla Paris Hilton, gece giydiği kombinezonla Los Angelas sokaklarında boy gösterince bakın neler oldu...
Görünen o ki, hapisten çıktıktan sonra eski imajını temizleme krarı alan Paris Hilton, bu kararına uymakta zorlanıyor. Dün eski kadim dostu Nicole Richie ile Los Angelas'ta öğle yemeği yemek için buluşan Paris, giydiği lacivert kombinezonla komik görüntüler sergiledi. Kombinezonun eteğinin bir ara neredeyse beline kadar sıyrılmasına aldırmayan ünlü yıldız, sokaktaki halkın kendisini cep telefonlarıyla görüntülediğinin farkında bile değildi.
Erkek, sarışın kadınlar karşısında aptallaşıyor
Erkeklerin, sarışın kadınlarla karşılaştıkları zaman "düşük zekálı biriyle karşı karşıya oldukları" inancı yüzünden zihinsel performanslarının düştüğü belirlendi.
Araştırmacılar, erkeklere farklı kadın fotoğrafları göstererek genel kültür testleri yaptılar ve "sarışın kadın" fotoğrafı gösterilince puanlarının düştüğünü keşfettiler. Araştırma sonucunda, erkeğin zihinsel performansının düşüş nedeninin sarı saçlar yüzünden dikkatlerinin dağılmasından değil, farkında olmadan sosyal nedenlerle "sarışın düşünmek"ten kaynaklandığı ortaya çıktı.
Paris X-Nanterre Üniversitesi’nde yapılan araştırmayı gerçekleştirenlerden psikoloji profesörü Thierry Meyer, "Stereotiplerle karşılaşan insanlar, genellikle onlarla aynı seviyede davranıyor. Bu durumda sarışınlarla karşılaşan erkekler, farkında olmadan ’aptal sarışın’ stereotipini taklit ediyorlar" dedi.
Bu son araştırma, insan davranışlarının sterotiplerden kuvvetli şekilde etkilendiğini gösteren araştırmaları da doğruluyor. Araştırmacılar, sarışınların son yüzyıl içinde "sterotipleştirilmeye" özellikle yatkın olduğuna inanıyorlar. Geçmişte Marilyn Monroe ve Suzanne Somers gibi film yıldızları "aptal sarışın" olarak ün yapmışlardı. Şimdilerde ise bu unvanı Paris Hilton ve Jessica Simpson gibi ünlüler taşıyor.
Hapisten çıktıktan sonra imajını tazelemek isteyen Paris Hilton'un banyo görüntüleri ortaya çıktı. Foto-galeri

Tamamen çıplak bir halde köpükler içinde duş alan, dans eden ve tuhaf haraketlerde bulunan Paris Hilton, Parisexposed.com adlı site yüzünden zor günler geçiriyor. Eski banyo görüntülerini aralarındaki bir anlaşmazlık yüzünden ortaya çıkaran sitenin girişi engellenmesine rağmen youtube'da yayınlanmaya devam ediyor.
Paris Hilton, yaşam felsefesini mesajlı tişörtüyle özetledi. Ayakkabıları, çantaları ve erkekleri seviyorum!

Cezaevinden çıktıktan sonra eski şaşalı hayatına veda edeceğini söyleyen Paris Hilton, sözünde durmadı. Her gece başka bir kulüpte görüntülenen Paris, geçtiğimiz hafta bir kulüpte yaptığı striptizle gündeme oturmuştu. Çılgın Paris şimdi de Los Angelas sokaklarında işte bu tişörtüyle görüntülendi. Üzerinde "I love shoes, bags, boys" (Ayakkabıları, çantaları ve erkekleri seviyorum) diyen Paris, erkeklere verdiği değeri de bu vecizle belgelemiş oldu.
Ruj bile süremiyor
Paris Hilton, bu kez Güney Kore’de objektiflerin karşısına çıktı. Katıldığı bir partide aldığı fazla alkolün etkisiyle yine kendinden geçen skandallar kraliçesi, dişlerine kadar bulaşan rujuyla oldukça kötü bir görüntü oluşturdu.
Venezüela Devlet Başkanı Hugo Chavez'le yaptığı görüşmede Temel İçgüdü filminin sorgu sahnesinde Sharon Stone'un canlandırdığı karakterin oturuşunu taklit ederek dikkatleri çeken manken Naomi Campbell'den sonra şimdi de Paris Hilton aynı oturuş biçimiyle Çin ziyaretine damgasını vurdu.

Şanghay kentinde bulunan Hilton Oteli'nde düzenlenen basın toplantısına Çin'in geleneksel kostümlerini anımsatan mini bir elbiseyle katılan Hilton, oturuşuyla yine Sharon Stone'un Temel İçgüdü filmindeki unutulmaz sahnesini anmsattı.

8 Kasım 2007 Perşembe

ÖZCAN DENİZ 'de sorulardan muzdarip


ÖZCAN DENİZ

Şarkıcı da özel hayatıyla ilgili sorulardan muzdarip. “Bazen ortada hiçbir şey olmadan soru sormaya çalışan arkadaşlar var. Yok sevgiliniz var mı, yok buraya kiminle geldiniz? ‘Arkadaşlarımla geldim’ diyorum, inanmıyorlar. Bu beni en çok sinir eden şeylerden biridir” diyor.

Tatlıses' in, hoşlanmadığı sorular

İBRAHİM TATLISES
Basın mensuplarının önünde mangal yayıp onlara elleriyle yedirecek kadar samimi davranan Tatlıses, hoşlanmadığı sorularla karşılaşınca , öfkeden kendini kaybediyor.Kimi zaman,"Özel hayatımla ilgili soru sormak yok" diyerek peşin pazarlığa girişen İbo,bu pazarlığa uymayanları kendince cezalandırıyor.Kimi zaman adamları kameramanlara saldırıyor, kimi zaman muhabiri hiçbir işine sokturmuyor.

HÜSNÜ ŞENLENDİRİCİ 'nin kızdığı sorular

HÜSNÜ ŞENLENDİRİCİ

“Gece gezen muhabirlerin hepsi ile artık arkadaş olduk. Tamam işlerini yapıyorlar ama içlerinde yalan yanlış haberler yapanlar da var. Onlar beni çileden çıkarıyorlar. Evden atıldığımı bile söylediler” diyen klarnetçi de, hep aynı sorularla karşılaşmaktan rahatsız.

DEMET AKALIN 'da kızıyor

DEMET AKALIN

Sadece sorular değil, hareketler de kızdırabiliyor. Bir televizyon muhabiri beni mini etekle çekmeye çalışıyordu. Frikik vermemi bekliyordu. Sorunca “Kıyafet eleştirisi için” dedi. Gel de kızma şimdi. Sorulara gelince, zaten bir olay varsa açıklıyorum, sorulara cevap veriyorum ama gereksiz sorular beni üzüyor.

Bülent Ersoy hassas noktası

BÜLENT ERSOY

Sağı solu belli olmayan sanatçılardan biri de Bülent Ersoy. Üstelik Ersoy gazetecilere öfkelendiği zaman sahne üstündeki, kamera karşısındaki hanımefendiliğinin yerinde yeller esiyor. Ersoy’un hassas noktası da genç eşi Armağan Uzun. Özellikle Armağan Uzun’la kavgaları ve ‘ihanet’ iddiaları hakkındaki sorular Bülent Hanım’ın içinden bir başka Bülent Hanım çıkmasına yol açıyor.

5 Kasım 2007 Pazartesi

Zeki Alasya Hala kirada oturuyor


Hala kirada oturuyorum

Hala kirada oturuyorum
Zeki Alasya, Petek Dinçöz'ün sunduğu "Arım Balım Peteğim" programında samimi açıklamalar yaptı.

Oyunculuk yaşamı boyunca halkın sayesinde çok büyük paralar kazandığını söyleyen Alasya, paraya çok önem vermediği için kazandığı bu büyük paraları tutamadığını da samimiyetle açıkladı. "Bir tane kzım var. Onun geleceği için bir şeyler yapmaya çalıştım. Fakat bunun dışında yanımda çalışanlar kendi evlerini aldırlar ancak ben onca büyük paralar kazanmama rağmen halen kirada oturuyorum. Çünkü para benim için hiçbir zaman amaç olmadı hatta araç olarak bile önem vermediğim bir şey oldu" diyen Alasya, yeniden dünyaya gelse belki meslek olarak psikyatr olmayı isteyeceğini ama bu mizaca sahip olmaktan onur duyduğunu ifade etti.
Kaynak: Kelebek

Gökhan Özen Diğerleri gibi kavga etmez


Diğerleri gibi kavga edemem

Diğerleri gibi kavga edemem Gökhan Özen, sanat dünyasını sarsan polemiklerin içinde yer alamayacağını söyledi.

Müzik çalışmalarına hız veren Gökhan Özen, sanat dünyasını sarsan polemiklerin içinde yer alamayacağını söyledi. Geçtiğimiz günlerde "Ağlamak Sırayla" adlı şarkısına klip çeken Özen, "Ben dur durak bilmeden çalışıyorum. İlerlemek için bildiğim tek yol da bu zaten... Başkaları gibi kavga edemem, polemiklerin içinde olamam. Bazıları bir yerlere gelebilmek için konuşup duruyorlar. Ama ne yazık ki icraat yok. Ben o insanları ortaokula giderken dinliyordum. Demek ki orada takılıp kalmışlar" dedi.

Aydan Şener Oyunculuğu bırakıyor

Aydan Şener Oyunculuğu bırakıyor

Kenan Işık'la oynadığı "Fikrimin İnce Gülü" dizisi yayından kaldırılan Aydan Şener, oyunculuğu bırakmaya karar verdi. Dizisi yayından kaldırılınca çok üzülen Aydan Şener, "Büyük umutlarla başladık ama uğraşlarımız boşuna oldu.Uzun zaman sonra dizi film çekmeye başladık. O da yayından kaldırıldı, artık yayınlanmıyor. Çok üzüldük. Bu işler böyle olmamalı. RTÜK'ün olaya el koyması lazım. Diziler 3-5 bölümde yayından kaldırılmamalı. Artık oyunculuğu bırakmayı düşünüyorum. Bu ortamda nasıl oyunculuk yapayım ki..." dedi.

4 Kasım 2007 Pazar

Bir aradayken bile özlem var

Bir aradayken bile özlem var




Bir aradayken bile özlem var "Gönül Salıncağı" dizisinde baba-kızı canlandıran Kıraç ile Ayşe Şul Bilgiç, Kelebek'e konuştu.

TRT 1’de ilk bölümü ekrana gelecek olan "Gönül Salıncağı" dizisinde, Kıraç yapımcılığı üstleniyor, sevgilisi Ayşe Şule Bilgiç ise başrolü oynuyor. Kıraç, ilişkilerini "Beraberken birbirimizi özlüyoruz" sözüyle özetliyor.

Öncelikle "Gönül Salıncağı" dizisinin ortaya çıkış öyküsünü öğrenebilir miyiz?

- Ayşe Şule Bilgiç: Benim için öykü yazmak vazgeçilmez bir tutku. Tuttuğum günlükleri ve öyküleri bir kitapta toplamak istiyordum. Kıraç’a hep okuturdum öykülerimi. "Gönül Salıncağı"nın hikayesini ilk anlattığım zaman bana bir şarkı dinletti. Gerçekten öyküyü çok iyi anlatan bir şarkı bulmuştu. O şarkıyla bu öyküyü bir proje haline getirdik. Sonrasında her şey kendiliğinden gelişti.

Kıraç Bey yapımcı olmak nasıl bir duygu?

- Kıraç: İlk defa sette yapımcı olarak bulunuyorum ama şu ana kadar her şey iyigidiyor. Çok da amatör kalmadık, hatta başarılı bir iş çıktı. Dizide güzel bir aşk hikayesi var, toplumun en üst sınıfından en altına kadar herkesin seveceği bir iş /_newsimages/4374998.jpgyaptığımıza inanıyorum.

- A. Şule Bilgiç: Normalde tüm oyuncular ve set görevlileri çalışma saatlerinden şikayetçi olur. Biz sette oyuncunun ve ekibin günde en az sekiz saat uyuyabilmesine dikkat ediyoruz.

Kıraç Bey’in rolü diziye sonradan eklenmiş. Neden Kıraç Bey’e rol verme gereği duyuldu?

- A. Şule Bilgiç: Dizide Gönül’ün, Bayram Ali adında bir babası vardı ve oyuncu arıyorduk. Birdenbire Kıraç’a "Sen oyna" dedim. Kıraç sadece bu işin içerisinde bir yerlerde küçük de olsa olmak istedi. Oyuncu olarak da varım diye bir iddia taşımıyor zaten. Ancak Kıraç, Bayram Ali karakterine kendinden çok şey kattı. Bayram Ali’nin çok uzun sahneleri yok ama her bölümün kilit sahnesinde yer alıyor.

Neden Gönül karakterini oynamayı seçtiniz?

- A. Şule Bilgiç: Gönül içerisinde benden çok şey barındıran ama benden daha fazlasına sahip olan bir kadın. Türk kadınının yüzde 90’nını temsil eden bir karakter. Gönül karakteri, Kurtuluş Savaşı’nda cepheye mermi taşıyan teyzenin günümüzdeki modern hali.

İki insanın arasında bir ilişki varken aynı seti paylaşmak doğru mu?

- Kıraç: Biz de fikir ayrılığına düşüyoruz ama bunu özel hayatımızla karıştırmıyoruz. Birbirimizi seviyoruz, bir arada olmak hoşumuza gidiyor. Beraberken bile birbirimizi özlüyoruz.

- A. Şule Bilgiç: Fikir ayrılığına düştüğümüz anlar oluyor ama sonunda ortak noktayı buluyoruz. Kıraç hem


Röportaj: Sinem VURAL Fotoğraflar: SİNAN ÖZBALKAN

sevdiğim adam hem de akıl danıştığım. Onunla aynı projede yer almak çok keyifli.

Nahif bir aşk öyküsü

Şenol Sönmez’in yönetmenliğini üstlendiği Pamela, Umut Temizaş, Erdal Tosun, İskender Doğan gibi başarılı isimlerin de rol aldığı "Gönül Salıncağı" dizisi, pek çok ahlaki değeri unutuyor olduğumuz günümüzde hálá saf, tertemiz, idealist, umut dolu, her şeyini paraya bağlamayan, zorluklardan yılmayan insanların da olduğunu izleyenlere hatırlatan naif bir aşk hikayesini anlatıyor.

20 Ekim 2007 Cumartesi

Ozan Sevindik yeni erkek arkadaşım

Evet, Ozan Sevindik yeni erkek arkadaşım





Evet, Ozan Sevindik yeni erkek arkadaşım New York'a giderken havaalanında Ozan Sevindik adlı gençle görüntülenen Aysun Kayacı, ilk kez Kelebek'e konuştu.

Rekortmen yüzücü Sevindik ile bir süredir beraber olduğunu doğrulayan ünlü manken, "Biz pırıl pırıl, yetenekli iki genciz. Lütfen bizi rahat bırakın" dedi.

New York’a giderken havaalanında Ozan Sevindik adlı gençle görüntülenen Aysun Kayacı, ilk kez Kelebek’e konuştu. Rekortmen yüzücü Sevindik ile bir süredir beraber olduğunu belirten güzel manken, "Biz iki tane güzel, pırıl pırıl, yetenekli genciz. Lütfen bizi rahat bıraksınlar" dedi.

İki hafta önce Ozan Sevindik ile Amerika’ya gittiğiniz yazıldı. Bu doğru mu?

- Evet, doğru.

Yani Ozan Sevindik yeni erkek arkadaşınız...

- Evet, ilişkimiz başladı. Ama çok yeni bir ilişki. Ozan askerden bu ay geldi. Askere gitmeden önce tanışmıştık.

Nasıl tanıştınız?

- Üniversitedeki arkadaşlarım tanıştırdı bizi. Tanışır tanışmaz da zaten askere gitti. Ama bağımız kopmadı. Hep telefonlaştık. Bir hoşlanma durumu vardı ama ilişkiye dönüşmüş bir şey yoktu aramızda. Ozan bir kere benim yaşıtım. Benden bir yaş büyük. Onun arkadaşları da yaşıtım. Hayatımda ilk defa böyle bir ilişki yaşıyorum. O yüzden çok ama çok mutluyum.

O halde New York’a birbirinizi daha yakından tanımak için gittiniz.

- Evet... Bunu burada yapamazdık, çünkü medyanın bizi rahat bırakmayacağını biliyorduk. Belki de Ozan’la New York’ta anlaşamayacaktık, gelince ilişkimizi sürdürmeyecektik, o zaman ne olacaktı? Adım kısa ilişkiler yaşayan, kaçamak yapan manken olacaktı.

Dolayısıyla çiftlerin birbirini tanıma sürecinde konuşmamak, görüntü vermemek en doğal hakkıdır diyorsunuz...

- Kesinlikle. Ama ne yazık ki benim insanları tanıma sürecini yaşamaya hakkım yok. Okulum bitene kadar oyunculuk yapacağım. 2 yıl sonra okulum bitince, kimse saçımın telini bile göremeyecek. Her şeyden elimi eteğimi çekeceğim. Çünkü artık yakınımdaki, beni seven insanlar da bu şöhret mevzusundan zarar görmeye başladılar. Bu doğru değil. Bunu Türk halkına yakıştıramıyorum. Ozan, tanınmak isteseydi, bugüne kadar tanınırdı. Tanınmak istemiyor diye kimse aklına göre meslek uyduramaz, ilişki modeli uyduramaz. Ozan için "Ümraniye’de internetevi sahibi" diye yazdılar. Bunu küçümsemiyorum ama doğru değil ki. Onu tanımadan bunları yazamazsınız.

Peki Ozan Sevindik kimdir?

- Ozan, Galatasaray Lisesi mezunu, New York Üniversitesi’nden 5 yılda mezun olmuş, biri sanat tarihi diğeri de business olmak üzere iki ayrı dalda diploma almış biri... Şu an bir şirkete ortak ve dış ticaret yapıyor. Genç, parlak, kendi işini, kendi geleceğini kurmuş bir çocuk. Son derece saygın ve düzgün bir ailenin çocuğu. Rekortmen yüzücü, askerliğini de yeni yaptı. Havaalanına gazetecileri onun çağırdığını bile yazdılar. Bu kadar olmaz ki ya! Ozan’ın ailesinden özür diliyorum. Ben de genç, güzel, pırıl pırıl, yetenekli bir kızım ama tek kusurum şöhretli olmak.

ŞİŞKO DEĞİLİM KİBUSİNESS UÇAYIM

New York tatili için uçak biletlerini sizin aldığınız gündeme geldi. Biraz da bu iddialar üzerine konuşalım...

- Bu da doğru değil, uçak biletlerini ben almadım ama alabilirdim de yani... Sonuçta kraliçeler gibi yaşamıyorum ki. Ben öğrenciyim ya. Biletleri benim aldığım yazıldığı gibi, ekonomi uçtuğumuz için de saçma sapan şeyler yazıldı. Bugüne kadar Amerika’ya birçok kez gidip geldim ve ben ne tek başıma ne de bir başkasıyla gittiğimde business /_newsimages/3803092.jpgclass uçtum. Çünkü ben şişko değilim, sağlıksız değilim ve insanlardan utanıp, kendimi soyutlayacağım bir durumum yok. Bu bütçe meselesidir. Ben daha 27 yaşındayım ve öğrenciyim. Tabii ki ekonomi sınıfında yolculuk ederim. Business class gidip, sadece alışveriş yapıp gelmedim ben. Müze gezdim, en iyi restoranlarda yemek yedim, Ozan bana okulunu gezdirdi... Her sarışın iyi malzemedir diye bir şey yok! Çünkü ben böyle yaşamıyorum. Ozan da business class uçma derdinde biri değildir. Biz çok farklı şeyler paylaşıyoruz.

Neler yaşıyorsunuz?

- Ozan bana ödevlerimde yardım ediyor, İngilizce öğretiyor, tenis oynuyoruz, onun arkadaşları benim yaşıtım ve hepsiyle çok iyi anlaşıyorum. Hayatımda hiç yaşamadığım şeyler yaşıyorum. Keyifli dakikalar geçiriyorum, çok güzel bir ilişki yaşamaya başladım ama rahat bırakılmıyorum. Üstelik malzeme olmak istemediğim halde rahat bırakılmıyorum. Benim magazine malzeme olmaya ihtiyacım yok. Hele özel hayatımla reklam yapmaya hiç ihtiyacım yok.

Ozan Bey’in ailesiyle tanıştınız mı?

- Evet, ailesini de tanıyorum.

Sevgiliniz bütün bu durumlara ne diyor?

- Gülü seven dikenine katlanır diyor. Ama o bütün bunların önünü yargı yoluyla kesecek. Mesela H.A. adında bir tekstilcinin sevgilim olduğu ve onunla evlenmek üzere olduğum yazıldı. Dava açacağız.

Evet, gerçek sevgilinizin o kişi olduğu ve Göcek’te buluştuğunuz iddia edildi...

- Evet ben Göcek’e gittim, ama iş için gittim, bir teknenin katalog çekimini yaptım. H.A. kimmiş, çok merak ediyorum. Hem benim hem de Ozan’ın şerefine dil uzatıyorlar. Çünkü bu işlerine geliyor. Ne yazık ki magazinde hoş, ahlaklı, doğru düzgün işlerle kimse ilgilenmiyor.

OZAN SOFİSTİKE BİRİ VE ŞARAPTAN ANLIYOR

Londra’ya kız kardeşinizin yanına gittiğinizi söyleyerek H.A.’yı kandırdığınız, Ozan Sevindik ile New York’a gittiğiniz de bir başka iddia...

- Kardeşim Londra’da değil ki... Döneli çok oldu. Herkes kafasına göre bir hikaye yazıyor. Çok ayıp.

Bir önceki röportajımızda, "Hayatımdaki erkek sofistike olmalı ve şaraptan anlamalı" demiştiniz. Ozan Bey böyle biri mi?

- Evet. Çok iyi anlaşıyoruz, çok ortak zevklerimiz var. Benim için her anlamıyla tamamdır yani. Biz, birbirine aşık olan, iki tane pırıl pırıl genciz. Ne olur bizi rahat bıraksınlar, tek isteğim bu.

Belki çok erken bir soru ama bu beraberlikte "evlilik" telaffuz edilmeye başlandı mı?

- Evlilikten bahsetmek için çok erken. Önce ailelerimiz tanışsın... Tek bir arzum var, onunla olan bu mutluluğumun ömür boyu sürmesi. Hak ettiğim ilişkiyi en sonunda yaşadığımı düşünüyorum. O da bana değer veriyor ve dimdik yanımda duruyor. Ozan öyle playboy sıfatlarını asla hakketmeyen biri. Çok üzülüyorum böyle olmasına. Benim şöhretim onu da üzüyor. Bütün bu iddiaların altında belki de başka bir şey var.

Yani biri mi bu haberleri yaptırıyor?

- Hiç bilmiyorum.

Aysun Kayacı olmanın bir bedeli var

Biliyorsunuz ki geçtiğimiz günlerde bir vatandaş, "Pepsi içtim, Aysun beni öpmedi" diyerek Pepsi’ye dava açtı. Bu konudaki düşüncülerinizi merak ediyorum.

O konuda taraf olamam. Ben o reklamın sadece oyuncusuyum. Paramı alıyorum ve bitiyor. Ben Türk halkının o kadar gerizekalı olduğunu düşünmüyorum. Bu kampanya için çok şey konuşuldu. Eğer insanlar "Bir öpüştü, bu kadar para aldı" diye düşünüyorsa, ben Türk halkından özür diliyorum. Haklılar. Ama bir öpüşüp o kadar para almadım. Öpüşmeseydim de o parayı alacaktım. Bir perdeciyle anlaşsaydım da Pepsi’den aldığım parayı alacaktım yani...

Aysun Kayacı olmanın bir bedeli var. Ben gençliğimi, çocukluğumu yaşayamadım. İki kez burnumdan estetik ameliyat geçirdim, acılar çektim. Yeri geldi ailemden, arkadaşlarımdan koptum. Bu kadar bedel ödemişken, Pepsi kampanyası benim için bir fırsattı ve ben de değerlendirdim. Kimse kusura bakmasın. Yakında ikinci reklam filmini çekeceğiz. Süper bir film olacak.

Röportaj: Sema DENKER
Fotoğraflar: Sinan ÖZBALKAN

17 Ekim 2007 Çarşamba

Gazoz fena patladı

Gazoz fena patladı

Ender TÜRKKAN / (DHA)

Gazoz fena patladı "Gazozumu Bedri açtı" diyen Müjde Ar'la ilgili YouTube'a yüklenen video sayısı, son iki hafta içinde ikiye katlandı.
Müjde Ar'ın filmlerdeki sevişme sahnelerini ve erotik görüntülerini içeren videoların izlenme sayısı da 100 milyonu aştı. Çiğdem Anad, Müjde Ar, Pınar Kür ve Aysun Kayacı'nun yorumcu olarak yer aldığı NTV'deki "Haydi Gel Bizimle Ol" programının ilk bölümü, 4 Ekim Perşembe akşamı ekrana gelmişti. Komedyen Cem Yılmaz'ın konuk olduğu programa Ar'ın, "Gazoz kapağımı Bedri açtı" sözleri damgasını vurmuş, "O Bedri benim" diyen onlarca kişi ortaya çıkmıştı. Müjde Ar, programın ikinci bölümünde ise bir hayat kadınını canlandırdığı ve Kadir İnanır ile başrolünü paylaştığı "Ah Güzel İstanbul" isimli filmden sonra Recai isimli birinin olanları gerçek sanıp kendisine mektup göndererek nikahına almak istediğini belirtmişti. İşte Müjde Ar'ın, kamuoyunu meşgul eden bu açıklamaları sanal alemde etkisini gösterdi. İlk açıklamanın ardından daha iki hafta bile geçmeden dünyanın en çok ziyaret edilen video paylaşım sitesine Müjde Ar'la ilgili 200'den fazla video yüklendi. Sitenin arama motoruna "Müjde Ar" yazıldığında ekrana gelen video sayısı 400'ü aştı. Çoğunluğu, Müjde Ar'ın erotik görüntülerini içeren videoların izlenme sayısı da 100 milyonu geçti. Recai'nin gerçek sandığı ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde yer alan Kadir İnanır ile Müjde Ar'ın genelevdeki sevişme sahnesinin, 14 farklı kullanıcı tarafından eklenmesi de dikkat çekti.

16 Ekim 2007 Salı

Erkek Makyajı

Erkek markasına kadın makyajı


Tüm dünyada erkek giyimi olarak tanınan Sarar'ın adını kadın giyimi ile taçlandıran Gözde Sarar, firmanın kurucularından Cemalettin Sarar'ın kızı. Küçük yaştan itibaren firmanın her aşamasında görev alarak hem işçilik hem de patronluk yapan Gözde Sarar, kadınlara ilk kez kol düğmeli gömlekler giydirdi.

Erkek markasına kadın makyajı

AYŞE OLGUN
Sarar Kadın Giyim'in hem mutfağının başında hem de satış tezgahında çalışan Gözde Sarar, bir aile şirketi olan Sarar Giyim'in ikinci kuşak temsilcisi. Küçük yaştan itibaren şirketin her alanında alın teri olan genç bir patron o. ilk yöneticilik tecrübesini erkek gömlekleri bölümünde yapmış. Sarar, sadece ülkemizde değil dünyada da erkek giyiminde isim yapmış olan bir firma olmasına rağmen üç yıl önce kadın giyimine de Gözde Sarar'ın patronluğunda adım atmış. Böylece bölümün kuruculuğunu üstlenen Gözde Sarar, üretimden pazarlamaya, mağaza müdürlüğünden müşteri temsilciliğine kadar her alanda görev alarak kendini geliştiren başarılı bir işkadını olarak adını duyuruyor.

Atadan miras estetik anlayışı


30 yaşların başında olan Gözde Sarar'ın bu kadar genç yaşta yönetici kadrosunda olmasının sebebi ise iş konusunda biriktirdiği tecrübelerinin yanında aldığı eğitim. Yurt dışında moda ve işletme okuyan ve aynı zamanda leydilik eğitimi gören Sarar, erkek giyimde olduğu gibi kadın giyimde de iddialı olduklarını söylüyor ve aldığı eğitimi kadın giyimine başarılı bir şekilde yansıtıyor. 1944 yılından bu yana hizmet veren bir aile şirketinde çalışmanın avantajı olarak amcaları ve babasından her konuda büyük destek gördüğünü belirten Sarar, onların tecrübelerinden her anlamda faydalandığının altını önemle çiziyor. Gözde Sarar, kadın giyimine gelen yogun talep üzerine girdiklerini söylüyor. Hazırladıkları özel koleksiyonları Türk kadınının beğenisine sunduklarını dile getiren Sarar, erkek markası olarak ünlenen firmalarının ismi altında kadını giydirmenin sanıldığı kadar zor olmadığı görüşünde.

Kıyafetleri tasarlarken estetiğe ve müşterilerinin beğenisine önem verdiklerini dile getiren Gözde Sarar, tarzlarını "Gerek erkek gerekse kadınlar için tasarladıklarımız kıyafetlerde atadan miras kalan bir estetik anlayışını modern bir çizgiyle buluşturarak oluşturuyoruz" sözleriyle özetliyor.

Kadınlara kol düğmesi


Söz tasarımdan açılınca 2007-2008 sonbahar kış sezonunda kadınlar için neler hazırladıklarını merak ediyoruz. Gözde Sarar, yeni sezonla ilgili şu bilgileri veriyor: "Koleksiyona hakim renkler siyah, beyaz ve gri. Birbirlerine uyumlarıyla kusursuz bir asaleti çağrıştıran bu renkler geometrik formlarda kullanılırken kırmızı ve morla harmanlandı. Çalışan kadının hem iş yaşamını hem gündelik yaşamını kolaylaştıracak tasarımlar ağırlıkta. Etek, ceket ve pantolonlarda; sade, kendinden emin bir duruşun etkisi var. Eteklerde hakim modeller, dar kesim ve dizin altında, kabarık ve balon ya da uzun ve bol kesimler. Pantolonlarda ise yüksek ya da düşük belli, dar paçalı modeller göze çarpıyor. Yün ipek, saf ipek, kaşmir gibi doğal elyaf dokumalı kumaşlar tüm modelleri daha da şıklaştırıyor. Takımların içine giyilen beyaz gömlekler; kol düğmeleri ile tamamlanıyor.“

Giyilebilir tasarımlar


Büyük çantaların hakimiyetinin devam ettiğini dile getiren Sarar, aynı zamanda, kol altına sıkıştırılan çantaların da (clutch) yeni sezonda kendini göstereceğini vurguluyor. Ayrıca kumaş, deri, saten ve kürk kombinli trikoların yine sezonun vazgeçilmezleri arasında olduğunu söyleyen Sarar, “ Korse şeklinde kemerler ve deri, kemik tokalı kemerler ise sezonun en büyük yeniliği. Elbise modasında geçen sezonlarda kendini göstermeye başlayan, roba altında büzgüler ve pileler, tayt ve tunikler 2008 kışında da içinizi ısıtacak. Jeanler bu sezonda da modanın önünde gitmeye devam ediyor ve sezonun tüm trendlerine kendi yorumunuzu katarak hazırladığımız aksesuvarlar var" diyor.

Türk kadınının giyimde yaratıcılıkta sınır tanımadığını vurgulayan Sarar, yaratıcılık yanında giyilebilirliğe ve şıklığa da dikkat ettiklerini belirtiyor .

Her tarza hitap ediyoruz


Tesettürlü hanımları da unutmadıklarını dile getiren Sarar Giyim'in genç patronu Gözde Sarar , "Kendi tarzını yaratmayı seven, her koşulda zarif ve şık olmayı şart koşan potansiyel müşteri profilimiz var. Yediden yetmişe herkese, her tarza hitap ediyoruz" sözleriyle hazırladıkları tasarımlar hakkında bilgi veriyor.

Sarar markası sadece Türk kadınını değil birçok ülke vatandaşını da giydiriyor. Azerbaycan, Güney Rusya, Balkan ülkeleri, Uzakdoğu ve özellikle de Romanya'da çok ciddi bir müşteri profilleri olduğunun altını çizen Sarar, dünya çapında 40'ı aşkın Sarar kadın mağazasıyla gelen talepleri karşılamaya çalıştıklarını dile getiriyor. Önümüzdeki dönemde ise özellikle ABD ve Rusya'da daha da büyümeyi hedeflediklerini ifade ediyor. Gözde Sarar, dünya kadınını giydirerken üstünde durdukları en önemli noktanın ülkelerin iklimleri ve giyme alışkanlıkları ve tarzları olduğunu da sözlerine ekliyor.

http://www.yenisafak.com.tr/pazar/?t=09.09.2007&c=29&i=65736

13 Ekim 2007 Cumartesi

Bayramda Ünlülere Maliye Kıskacı

Antalya Vergi Dairesi Başkanlığı, Oluşturduğu 67 Kişilik Özel Bir Ekiple Antalya'daki Ünlü Sanatçıların Sahne Aldığı 5 Yıldızlı Oteller ile Restoran ve Barları Kıskaç Altına Aldı. 33 Ayrı Ekip ile Otellerde Denetlemelerde Bulunan Ekipler İbrahim Tatlıses, Hülya Avşar, Sibel Can, Bülent Ersoy Gibi Ünlü Sanatçıları da Takibe Aldı.

Antalya Vergi Dairesi Başkanlığı, oluşturduğu 67 kişilik özel bir ekiple Antalya'daki ünlü sanatçıların sahne aldığı 5 yıldızlı oteller ile restoran ve barları kıskaç altına aldı. 33 ayrı ekip ile otellerde denetlemelerde bulunan ekipler İbrahim Tatlıses, Hülya Avşar, Sibel Can, Bülent Ersoy gibi ünlü sanatçıları da takibe aldı.


Antalya Vergi Dairesi Başkanlığı, 67 kişiden oluşan 33 ekip ile 5 yıldızlı oteller, restoran ve barları denetlemek için Defterdarlık binası bahçesinde toplandı. Denetmenlerin başında bulunan Vergi Dairesi Başkanı Mahmut Sütçü, 10 maliye aracı ile denetim yapacak ekipleri, "Sizden bol bol hasılat bekliyorum. Yolunuz açık olsun" diye uğurladı. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Sütçü, "Türkiye'nin denetim konusunda en iyi ekibi ile çalışıyoruz. Bayram süresinde büyük bütçeler ile farklı programlar

düzenliyorlar. Bu programlar çerçevesinde İbrahim Tatlıses, Sibel Can, Hülya Avşar, Bülent Ersoy, Seda Sayan, Ebru Gündeş gibi ünlü sanatçılar Antalya'da konser veriyor. Otellere ve işletmelere yönelik olmak üzere 2 türlü denetim uyguluyoruz. Ünlü sanatçıları da ayrıca takibe aldık. Onları da denetleyeceğiz. Bayram süresince faturasız ve vergisiz bir eğlence olmayacak. Sanatçılarımız da vergi konusunda oldukça duyarlı. Onlara bu duyarlılıklarından d olayı teşekkür ediyorum."dedi. Açıklamaların ardından

33 ekipten oluşan denetimciler Belek, Kemer ve Kundu bölgelerinde bulunan oteller denetlediler. İlk olarak Ebru Gündeş'in sahne aldığı otelin kayıtlarını inceleyen maliye ekipleri ünlü sanatçının beyanı hakkında bilgi vermedi. Vergi denetimlerini olumlu karşıladıklarını söyleyen Lares Park Otel Genel Müdür Yardımcısı Gökhan Güllü, "Bu tür denetimlerin her zaman yapılması gerek. Denetim memurları da işlerini çok iyi yapıyorlar. Onlara çok teşekkür ediyoruz. Ülkemizi verdiğimiz vergiler güçlendiriyor.

Vergiden hiçbir zaman kaçmadık" dedi.

Bir otel de sahne alan ve özel bir kanalda yayınlanan pop star yarışmasına katılan sanatçı Jale ise, "Denetimlerden hiç korkmuyoruz. Vergi kutsaldır bu konuda herkes üzerine düşen görevi yapmalı ve daha duyarlı olmalı. Vergi denetimi yapılırken hiç çekinmedim" şeklinde konuştu.

9 Ekim 2007 Salı

Bayram Alışverişi

Bayram alışverişi için en uygun adresler

Bayram yaklaşırken çocukları bayramlık, büyükleri de alışveriş telaşı sardı. Ucuz alışverişin adresi olarak bilinen İstanbul Mahmutpaşa, İzmir Kemeraltı ve Ankara'daki mağazaları bu telaşınızı hafifletmek için gezdik
Ramazan ayının sonuna yaklaşırken özellikle çocukların yepyeni giysilerle dolaşıp, şeker toplayabilecekleri bir bayram hayali yoğunluk kazanıyor. Onların bu sevinci tam olarak yaşamasını isteyen anne babalar ise hem çocuklar için alışveriş hem de kendileri için hesaplı ve kaliteli alışveriş adreslerinin listesini yapıyor. Biz de sizin için üç büyük kentte çarşıları ve mağazaları ile alışverişin önemli noktalarını gezdik.

MAHMUTPAŞA İstanbul ekonomisinin kalbinin attığı yerlerden Mahmutpaşa'da bayram şekerinden çocuk elbisesine, erkek takımından ayakkabıya kadar birçok ürünü bulmak mümkün. Bayram alışverişi öncesinde bile "İğne atsan yere düşmez" dedirtecek kadar kalabalık olan Mahmutpaşa, mağazalara yaklaşamayanların akınına uğruyor. Mahmutpaşa sokaklarında daha çok çocuklara hitap eden tezgahlar kurulu. Sıkı pazarlıklar sonucu aileler çocuklarını sevindirecek giysiler almayı başarıyor. Tezgahlarda kot pantolonlar 15 milyon, çocuk eşofman takımları 8 milyon, kadın çantaları 10 milyon liradan başlayan fiyatlarla satılıyor. Mağazalarda da aradığınız her şeyi bulmak mümkün. Gelinlik, gece elbisesi, ayakkabı, triko kazak, iç çamaşırı, baş örtüsü, ne ararsanız var. Üstelik burada fiyatlar başka mağazalardakinin yarısından bile az.

ALVONS AYAKKABI
Alvons Ayakkabı'da çok şık ve uygun fiyata ayakkabı ve botlar bulmak mümkün. Mahmutpaşa Caddesi'ndeki mağazada kadın ve erkek için geniş ayakkabı koleksiyonu var. Kadın ayakkabıları 25 milyon liradan, botlar 40 milyon liradan, erkek ayakkabıları ise 35 milyon liradan başlayan fiyatlarla. Alvons Ayakkabı'da ayrıca özel günler için ayakkabılar bulmanız mümkün. Dore, lame, beyaz ayakkabılar oldukça geniş alternatifler sunuyor.
Tel:(0212) 527 28 37

ER ÜNAL GİYİM
Erkek için takım elbise, tek ceket, pantolon, mont ve kaban çeşitleri bulabileceğiniz Er Ünal Giyim, Kefeli Han Sokak'ta. Erkek takım elbiseler 45 milyon, kadife pantolonlar 17 milyon, montlar 45 milyon, yün ceketler 65 milyon, gömlekler 8 milyon ve kravatlar 5 milyon liradan başlayan fiyatlarla satılıyor. Er Ünal Giyim'de erkekler için geniş ürün yelpazesi ve alternatif bulmak mümkün.
Tel:(0212) 512 65 37

TATARLAR
(İzmir) 20 yılı aşkın süredir Kemeraltı'nda hizmet veren Tatarlar Mağazası bayram alışverişlerinde de ilk adresler arasında yer alıyor. Kadın trikolar 19 milyon 900 bin, ceketler 40 milyondan, etekler 39 milyon, erkek pantolonlar 49 milyon, gömlekler 26 milyon, çocuk giysileri 15 milyondan başlayan fiyatlarla.
Tel:(0232) 489 20 69

GENÇ HACILAR
(İzmir) Uygun fiyat ve çeşit seçeneği ile Genç Hacılar bu bayram da size özel fırsatlar hazırladı. Kredi kartına 9 taksit imkanı sunan mağaza kaliteli ürünleriyle fark yaratıyor. Fiyatlar ise şöyle; Kadın triko 29 milyon, pantolonlar 29 milyondan, ceketler 69 milyon, kabanlar 95 milyon, erkek triko 80 milyon, pantolon 45 milyon, gömlek 29 milyon, çocuk giysileri 25 milyondan başlıyor.
Tel:(0232) 484 19 28

AKAYLAR AYAKKABI
(İzmir) Akaylar Giyim'de erkek ve kadın ayakkabıları uygun fiyatla sunuluyor. Erkek ayakkabıları 25 milyon, kadın ayakkabıları ise 13 milyondan başlıyor.
Tel:(0232) 489 20 69

GİYİM MARKET
(Ankara) Sıhhıye'de bulunan Giyim Market'te çok uygun fiyata kadın ve erkek kıyafetleri bulabilirsiniz. Erkek takım elbiseleri 49 milyon, gömlek 13 milyon, pantolon 15 milyon liradan satılırken, kadınlar için takım elbise 99 milyon, trikolar 15 milyon, pantolon ve etekler 19 milyon 500 bin lira.
Tel: 0312) 230 58 04

GİYİM DÜNYASI
(Ankara) Kızılay'daki Giyim Dünyası'nda erkek takımlar 40 milyon, kazaklar 10 milyon, pantolonlar 15 milyon, tek ceketler 40 milyon, kadınlar için triko 10 milyon, takım 110 milyon, pantolon ve etekler 10 milyon, ceketler 30 milyon, gömlek ve penyeler 10 milyon liradan başlayan fiyatlarla satılıyor.
Tel:(0312) 433 73 55

MELODİ GİYİM
(Ankara) Samanpazarı'ndaki Melodi Giyim'de uygun fiyata kadın ve erkek kıyafetleri bulabilirsiniz. Erkek takım 49 milyon, pantolonlar 15 milyon, ceketler 65 milyon, gömlekler 15 milyon, kazaklar 15 milyon, kadınlar için takımlar 85 milyon, pantolon ve etekler 15 milyon, kadife ceketler 25 milyon, kazaklar 10 milyon, gömlekler 10 milyon liradan başlayan fiyatlarla satılıyor.
Tel: (0312) 324 14 10

ERŞAH & ERAY GİYİM
MAHMUTPAŞA Caddesi'nde beş şubesi bulunan Erşah & Eray Giyim'de bebek ve çocuk kıyafetlerini çok uygun fiyatlara bulabilirsiniz. Kız ve erkek çocuklar için takımlar 15 milyon, bebekler için içi polar montlar 12 milyon liradan satılıyor.
Tel: (0212) 522 42 68

BALLAR BAYAN GİYİM
İRFANİYE Çarşısı'nda bulunan Ballar Giyim'de hem erkek hem de kadınlar için penye bluz, hırka, kazak, tunik, yelek bulmak mümkün. Uzun kollu, taşlı, kadın bluzları ile trikolar 15 milyon liradan, yün kazaklar 20 milyon liradan ve erkek triko kazaklar 20 milyon liradan satılıyor.
Tel: (0212) 526 95 08

ARIN İPEK
ÇOK geniş ürün seçeneği bulunan Arın İpek'te uygun fiyata erkek ve kadın trikoları bulmak mümkün. Erkek kazakları 20 milyon liradan, kadın trikoları 10 milyon liradan başlarken, uzun kollu penye işli bluzlar 15 milyon, merserize trikolar 25 milyon, içli dışlı twinset triko takımlar 35 milyon liraya satılıyor.
Tel: (0212) 522 19 24

Esra Çoruh

8 Ekim 2007 Pazartesi

Seda Sayan İsyan Etti


Bu işi bırakır giderim

Bu işi bırakır giderim Son dönemin en çok eleştirilen ismi Seda Sayan, isyan etti: Bırakır giderim

Seda Sayan'ın fotoğrafları için tıklayın...

Kanal D' ekranlarında sevenlerine içini döken Seda Sayan, son dönemde hakkında çıkan haberler nedeniyle çok üzüldüğünü söyleyerek " Ben kimseye programa çıkarmak için para vermedim. Dediklerini ispatlasınlar. Bu işi bırakır giderim. Artık biraz insaf " dedi

Bana değil işinize bakın

Gelen eleştirilerin hiç bir dayanağı olmadığını belirten Seda Sayan " Sürekli bir şeyler yazıp çiziyorlar. Sürekli eleştiriyorlar. Üzülmemeye çalışıyorum ama dayanamıyorum artık. Üzüntümden daha önce hastanelik oldum. Bir yazar dostum bana 'Önemli insanların heykelleri yaşarken atılan taşlardan yapılır' dedi ama benimkinden göktelen olur artık. Herkesi insaflı olmaya çağırıyorum" dedi.Her cepheden kendisine saldırıldığını sözlerine ekleyen sanatçı "Bana bakacaklarına işlerine güçlerine baksınlar. Beni takip etmekten yol alamıyorlar" dedi.

Ne Zaman Bitecek ?


Ayrılık Ne Zaman ?

Yaşadığınız ilişki ne zaman bitecek ? İlişkinizin başlarında kendinizi bulutların üzerinde geziyor gibi görebilir, aşkınızın sonsuza dek süreceğini düşünebilirsiniz. Çok mutlusunuz ama bu mutluluğunuz ne zamana kadar sürecek, düşündünüz mü?

Aynı yemekleri sevmeniz, birbirinizin arkadaşlarıyla iyi anlaşmanız, yatakta uyum içinde olmanız sizin için iyi işaretler olsa da, bazen ilişkinin uzun süreli olması için bunlar bile yetmez. Kalbinizin her ne kadar ömür boyu birlikte olacağınıza inansa da, mantığınız bazı şüphelere saplanıp kalır. İşte ilişkinizin geleceği hakkında fikir edinmenize yarayacak önemli sorular ve cevapları...

1- Tartıştığınızda ilişkinizin biteceğinden korkuyor musunuz?
Bütün çiftler kavga eder, ancak birbirine çok bağlı olanlar rahatsız edici konulara korkusuzca değinebilir. Birçok kişi, ilişkileri biter korkusuyla önemli sorunları tartışmaz.

Ufak bir sorunu büyütüp tartışmak tabii ki ilişkinizi olumsuz etkiler. Önemli olan gerçek sorunlara birlikte çözüm getirmeye çalışmaktır. Büyük sorunları partnerinizle konuşabilmek, ilişkinizin doğru yolda olduğunu gösterir.

2- Sırlarınızı çekinmeden ona anlatabilir misiniz?
Sırlarınızı sevgilinizle paylaşma cesaretini bulabilirseniz, ilişkiniz kalıcı demektir. Herkesten gizlediğiniz ayrıntıları sevgilinize anlatabilmeniz, ondan gerçek kişiliğinizi saklamadığınız anlamına gelir. İyisiyle kötüsüyle, sevgilinizin size destek olacağından emin olduğunuzu gösterir. Siz ona her şeyi anlattığınız gibi, sevgiliniz de size hayatıyla ilgili gizli ayrıntılarını anlatabilmesi önemli.

3- Yatakta mutlu ediyor mu?
Mutluluk, yatakta birbirinize rahat davranabilmeniz ve arzularınızı açık bir şekilde dile getirip birbirinizi tatmin etmenize bağlı. Birbirini tanıyan partnerler cinsel hayatları hakkında tartışıp, onları heyecanlandıran hareket ve pozisyonları birbirlerine anlatabilirler. Birbirinize dokunmak, öpüşmek, ilişkinizi kuvvetlendirir, yakınlığınızı artırır.

4- Şakalaşır mısınız?
Şaka yoluyla günlük hayatın ciddiyetinden kaçabilmek iyi bir özellik. Birlikte eğlenebilmeniz, ileride günlük hayatın stresinden kurtulabileceğinizi gösterir. Ne kadar isteseniz de, bu olayı kendinizi zorlayarak başaramazsınız, ama eğer içinizden gelirse, bu ilişkinizin geleceği için kesinlikle olumludur.

5- Tepkilerinizi bilebilir mi?
Arkadaşlarınızla veya yabancılarla fikir tartışması içerisindeyken sevgiliniz doğal olarak sizin tarafınızı tutar mı? Sürpriz bir olay karşısında nasıl bir reaksiyon göstereceğinizi tahmin edebilir mi? Anlatmanıza gereksinim duymadan, neyi nasıl yapmasını istediğinizi bilir mi? O zaman doğru yerdesiniz: Sevgiliniz sizi gerçekten anlayabiliyor.

6- Davranışları ve sözleriyle güzel olduğunuzu hissettirir mi?
İlişkinizin ilk evrelerinde sizi iltifatlara boğan sevgiliniz, zamanla onları tek tek unuttu mu, yoksa hala olağanüstü bacaklara, sıcacık bir gülümsemeye sahip olduğunuzu söyler mi? İlk zamanlardaki kadar iltifat etmese de, sevgilinizin yanında kendinizi güzel hissetmeniz önemli. Eğer sizden eskisi kadar hoşlanmadığını düşünüyorsanız, bu olay ilişkiniz için olumsuz bir durumdur. Size ne kadar bağlı olduğunu, dokunuş stilinden de anlayabilir ve aşkınıza ömür biçebilirsiniz.

4 Ekim 2007 Perşembe

Ayşegül Tecimer

Fuji Türkiye 'nin patronu Mehmet Garan'ın, eşinin doğum günü partisi için özel izinle kapattığı Binlik Koyu'un sürpriz konuğu Ayşegül Tecimer'di...

Zeynep Garan, doğum gününü eylül ayı sonunda Göcek'te kutladı. Mehmet Garan'ın, eşinin doğum günü partisi için özel izinle kapattığı Binlik Koyu, onlarca ünlü ismi ağırladı. Ama asıl sürprüz Ayşegül Tecimer'di... Yıllardır yaşadığı Fas'tan küçük oğlu Serhan Nadir'in düğünü için geçen hafta Kıbrıs'a gelen, oradan da Türkiye'nin güney sahillerine geçen Tecimer, partiye genç sevgilisi Mete Deniz'le katıldı.

Hatırlayalım;
10 yıl adaletten kaçtı zaman aşımı kurtardı
Tarihi eser kaçakçılığı ndan 4.5 yılla mahkum olan Ayşegül Tecimer, cezası zaman aşımından düşünce Türkiye ye döndü

Tarihi eser kaçakçılığı, hırsızlık malını bilerek almak ve saklamak suçlarından 4.5 yıl hapse mahkum olan Ayşegül Tecimer (57), 10 yıl yurt dışında kaçak hayatı yaşadıktan sonra cezasının zaman aşımından düşmesi üzerine Türkiye ye döndü. Kıbrıslı işadamı Asil Nadir in eski eşi olan Tecimer, geçen hafta sonu Fuji Film Türkiye Distribütörü Mehmet Garan ın eşi Zeynep Garan ın 40 ıncı doğum günü partisine katıldı. Uzun süredir birlikte olduğu genç sevgilisi Mete Deniz in eşlik ettiği Tecimer in oldukça neşeli olduğu görüldü. Rahmi Koç, Belma Simavi, Cem Hakko, Erdem Kramer gibi isimlerin de katıldığı partide Tecimer eski dostlarıyla hasret giderdi.

Ayşegül Tecimer, 20 Eylül de de Girne Tatlısu da Asil Nadir den olan küçük oğlu Serhan ı Hint kökenli Amerikalı Tuisha Desai ile 3 gün 3 gece süren düğünle evlendirmişti.

Fas ta yakalandı ama...

Tecimer, 1994 te Çengelköy deki yalısında Amasya Kütüphanesi nden çalınan paha biçilmez bir Kuran ile 335 parça tarihi eser çıkınca gözaltına alındı. Tutuksuz yargılanan Tecimer 13 Nisan 1997 -de 4.5 yıla mahkum olduğu gün Miami ye kaçtı. Hakkında kırmızı bülten çıkarıldı. 2001 de Fas ta Türk polisinin de katıldığı Mumya Operasyonu yla yakalandı. Faslılar, Türkiye nin iade dosyasını yetersiz bulunca serbest bıraktı.

1 Ekim 2007 Pazartesi

Genç Oyuncular ' Hıyar' Gibi!

Genç Oyuncular ' Hıyar' Gibi!


Cüneyt Arkın, 'Genç Nesil Oyunculardan Sadece Fikret Kuşkan'ı Beğeniyorum. Gerisi Hıyar Gibi' Dedi!

CÜNEYT ARKIN, 'GENÇ NESİL OYUNCULARDAN SADECE FİKRET KUŞKAN'I BEĞENİYORUM. GERİSİ HIYAR GİBİ' DEDİ!

Oyuncu, yönetmen ve senarist olarak 400 filme imzasını atan Cüneyt Arkın, televizyon dizilerinin giderek Türk Sineması'nı baltaladığını söyledi. Peş peşe çekilen çok sayıda dizinin, sinemanın büyüsünü öldürdüğünü ileri süren sanatçı, çok tartışılacak bir açıklama yaptı:


'FİLMDEKİ GÜZELLİK DİZİDE YOK'

'Yeşilçam filmlerindeki güzellik televizyon dizilerinde yok. Dizilerde ruh yok, çok fazla emek yok. 110 tane dizi var, her birinde 50 oyuncu var. Bu oyuncuların yarısı da hıyar gibi!..' Usta oyuncu, genç nesilden en beğendiği ismin Fikret Kuşkan olduğunu söylerken 'hıyar gibi' dediği isimleri ise açıklamadı. (Gecce.com) 01.10.2007 15:48 [1022559]

27 Eylül 2007 Perşembe

SEZEN AKSU

Biyografisi

13 Temmuz 1954 yılında Denizli Sarayköy'de doğdu. Anne ve babası öğretmendi. Üç yaşında İzmir'e taşındılar. Büyüme çağında sanatın bütün dallarına ilgi duyan Sezen, resim, tiyatro, dans dersleri alırken, yüksek öğrenim için Ziraat Fakültesi'ni seçti. Aynı yıllarda İzmir radyosu sanatçılarının dersler verdiği İzmir Radyosu Sanatçılar Derneğine girdi ve dört yıl aralıksız, iki yıl aralıklı altı yıl süreyle Türk Sanat Müziği eğitimi aldı. Ziraat fakültesindeki öğrenimini yarıda bıraktı. Profesyonel olarak müzikle ilgilenmeye başladı. İlk 45'liği Haydi Şansım/ Gel Bana 1975 yılında çıktı. Aynı yıl içerisinde Yaşanmamış Yıllar/ Kusura Bakma isimli ikinci 45'lik plağı yayınlandı. Sezen Aksu bir dergiye verdiği röportajda, iki plağını amatör bulduğunu ve gerçek çıkışını üçüncü plağı Olmaz Olsun/ Vurdumduymaz ile yapacağını söyledi, dediği gibi de oldu. Olmaz Olsun/ Vurdumduymaz, 1976 yılının müzik listelerinde uzun süre bir numaradaki yerini korudu. Yorumculuğu kadar besteci ve söz yazarı kimlikleriyle dikkatleri üzerinde toplayan Sezen Aksu'nun 1976'da çıkan diğer 45'likleri Kaç Yıl Geçti Aradan ve Kaybolan Yıllar oldu.

1978'de Hurşid Yenigün'ün iki bestesine söz yazan sanatçı, Gölge Etme/ Aşk isimli 45'liğini piyasaya sundu. Artık Sezen Aksu'nun müzik listelerinde haftalarca bir numarada kalması kimseyi şaşırtmıyordu. Yine bu yıl içerisinde, şu anda piyasada bulunan en eski Sezen Aksu yapıtı olma özelliğini koruyan Serçe kaseti piyasaya çıktı. Bir yıl sonra 'Serçe'yi Ağlamak Güzeldir izledi. İlk kez 1979'da sinema oyunculuğu denedi.

1982'nin ilk haftası Şan Müzikholü'nde Sezen Aksu Aile Gazinosu adlı müzikali sahneledi. Müzikalde yedi ayrı tipi canlandıran sanatçı, Adile Naşit, Şener Şen, Ayşen Gruda, Altan Erbulak gibi usta tiyatro oyuncuları ile aynı sahneyi paylaştı. 1984 yılında yayınlanan Sen Ağlama çalışması, TRT denetiminden ancak bir sonra geçtiğinde şarkıları geniş kitlelere ulaştı. Bu sırada Minik Serçe, oyunculuk yeteneğiyle de ön plandaydı. 1986'da sahnelenen Bin Yıl Önce Bin Yıl Sonra müzikalinde oynadı. Aynı yıl çıkan Git albümü piyasaya çıkar çıkmaz büyük bir ilgi gördü ve albümün hemen hemen bütün şarkıları hit oldu. Daha sonra yayınlanan Sezen Aksu 88 isimli çalışmasını Sezen Aksu Söylüyor takip etti. 1991 yılında Gülümse de, diğer albümleri gibi büyük ilgi uyandırdı. Hatta albümdeki şarkılardan Hadi Bakalımın single'ı Avrupa'da yayınlandığında, klibi olmamasına rağmen iyi bir satış grafiği yakaladı.

Sezen Aksu, yoluna müzikalite açısından kusursuz albümler yapmak üzere devam etti. Deli Kızın Türküsü (1993) farklı tarzdaki Sezen Aksu albümlerinin ilki oldu. Küçüğüm, Masum Değiliz, Kalbim Ege'de Kaldı gibi şarkılar bu çalışmada yer aldı.

Çoğunlukla aşkı anlatan şarkılar yazan, besteleyen ve söyleyen Sezen Aksu, özellikle Işık Doğudan Yükselir (1995) isimli albümüyle müziğindeki farklılaşmayı sürdürdü. Sanatçı bu kez Anadolu'nun dört bir yanındaki ezgilerle kendi müziğini sentezledi.

1996 yılında vefat eden Onno Tunç'a ithafen, aynı yılın yaz ayında Düş Bahçeleri'ni çıkardı. Bu albümde, altı yıl süresince vokalistlerine albümleri için verdiği şarkılarını yeniden yorumladı.

1997'de Goran Bregoviç ile birlikte çalıştığı ve Balkan ritminde şarkılardan oluşan Düğün ve Cenaze yayınlandı. Farklılaşan müzikal çizgisine karşılık eski Sezen şarkıları isteyen hayranlarını kırmayarak 1998'de Adı Bende Saklı isimli albümünü yaptı. Sanatçının en son yayınlanan çalışması ise Deliveren oldu.

Bugüne kadar 16 albüm ve 500'den fazla şarkı yapan Minik Serçe ve 'Ana Kraliçe gibi unvanlara sahip sanatçı, Türk pop müziğinin en güçlü seslerinden biri. Ayrıca, bir zamanlar vokalistliğini yapan Aşkın Nur Yengi, Harun Kolçak, Levent Yüksel, Sertab Erener gibi isimleri de pop müziğimize kazandırdı.Minik Serçe lakabını Sezen Aksu'ya rahmetli gazeteci Yavuz Gökmen takmıştır.

Kaynak. Wikipedia

25 Eylül 2007 Salı

Erkekte Aradığı Özellikler

İŞTE TUĞBA EKİNCİ'NİN HAYATINA GİRECEK ERKEKTE ARADIĞI ÖZELLİKLER

ÖNCE BEYNİME
Hayatıma girecek erkek önce beynime sonra ruhuma hitap etmeli

ZEKİ OLMALI
Zekası en az benim kadar ileri düzeyde olmalı.

TEMİZ OLMALI
Temiz olmalı, dişleri parlamalı.

KISKANÇLIK YAPMAMALI
Mesleğimle ilgili kıskançlık yapmamalı.

KARİYERİ OLMALI
Kariyer sahibi, işini bilen biri olmalı.

YATAKTA MUTLU ETMELİ
Beni yatakta mutlu etmeli.

HALA YALNIZIM
Tuğba Ekinci, bu kriterlere uygun erkek bulamadığı için yalnız olduğunu söyledi.

22 Eylül 2007 Cumartesi

Mongolar

Mongolar: (hayvan ansiklopesidinden)
Uzun vücutlu, uzunca ve tüylü kuyruklu ve gelinciğe benzer bir hayvan olan «mongo», yılan avcısı olarak ün salmıştır. Ev kedisinden büyük olmamasına rağmen, 2 metrelik bir düşmana saldırmaktan çekinmez. Sürüngenlere durup dururken saldırmazsa da, aç olması derhal saldırıya geçmesine yeter. Zehirli yılanların pek bol olduğu Güney Asya ile Afrika'da en yaygın etoburlar arasındadır.
Yaşını almış tecrübeli bir mongo, bir kobra yılanım pek çabuk öldürür. Usta bir boksör gibi öldürücü yılanı saldırıya geçmeye kışkırtır, fakat keskin refleksleri sayesinde derhal yana atıldığından, yılanm hamlesi boşa gider. Mongo, dövüşürken vücuduyla kuyruğunun sert kıllarını dikleştirdiği için, olduğundan iri gözükür. Yılanı yanıltmasının sebeplerinden biri de belki budur.
Sürüngen, hamlelerinin sonunda uzunlamasına yere çöktüğü vakit, monga saldırıya geçerek dişlerini düşmanının başının arkasına saplamaya çalışır. Sonunda öldürücü yarayı açar ve yılanı başından başlayarak zehir bezleriyle birlikte yer. Tıka basa doyduğu vakit, uyumak için yere yatar. Uyanınca da ziyafete devam eder.
Mongo'nun bazen yenildiği de olur. Tropikal ülke yerlileri, zehirli yılan tarafından ışınlan mongo'nun, ormana daldığını ve bazı kökleri panzehir olarak yediğini söylerler. Bu gibi hikâyeler gerçeğe dayanmaz.
Mongo, yılan tarafından ısırılmamak için gayet dikkatli davranır. Çünkü tecrübe edilmiştir, Yılan zehiri şırıngası yapılan mongo mutlaka ölür.
Bununla beraber mongo'dan mongo'ya fark vardır, bu hayvanlardan bazıları ise zehirli bir yılanın ısırığına başka hayvanlardan daha kolay dayanabilirler. İri bir kobra yılanı ile bir mongo arasındaki savaşta mongo'nun kobra tarafından defalarla ısırılmakla beraber bundan rahatsız olmadığı dikkati çekmişti Anlaşılan, mongo yılan yiye yiye bu sürüngenin zehirine bir dereceye kadar alışabilmiştir.
Mongo kendisi kadar iri veya daha ufak herhangi bir hayvanı öldürebilir. Sürüngenlerden başka, kuşlar, böcekler, fareler ve benzeri hayvanlarla beslenir. Gündüzleri gecelerden daha hareketli olup, özellikle sabahın erken saatlerinde ve aksam geç vakitlerde avlanır. Fakat öğle sıcağında ve gecenin herhangi bir saatinde de pekâlâ ortalıkta gözükebilir.
Bu hayvanın davranışları ilgi çekicidir. Arada durup kırmızı gözleriyle etrafına bakınır, ya da basın bir yana eğerek bir ayağını kaldırarak etrafı dinler. Bir avın üzerine atılmaya veya kaçmaya daima hazır vaziyettedir. Bir köseye kıstırılınca ağaca da tırmanabilir. Fakat uzun pençeleri dik ağaçlara tırmanmaktan çok, toprağı kazmaya elverişlidir.
Mongo tabiatı bakımından vahşî ise de terbiye edilebilir. Yavru iken yakalanıp beslenirse, kendini elletir ve binaları farelerden, temizlemek suretiyle insanlara hizmet eder. Bazen kendiliğinden evlere girerek aillenin bir üyesi olur. Köpeklerle ve kedilerle iyi geçinirse de, kümes hayvaniarını öldürmemesi gerektiğini bir türlü öğrenemez.
Mongo'lar, misk kedileriyle jenetlere benzerlerse de tırnaklan kedininkiler gibi içeriye sekilemez. Uzunca ve tüylü bir kuyrukları, sivri bir yüzleri ve başın yanlarında yuvarlakça kulakları vardır. Koku salgılayan bezleri yoktur. Kürkleri genel olarak kır bir kahverengi veya siyahtır.

21 Eylül 2007 Cuma

Rock müziğin en iyi 10 mekanı



Hürriyet Gazetesinden:

Başlığı en iyi 10 rock bar değil de, rock müziğin en iyi 10 mekanı olarak atmamızın bir sebebi var.

Evet, eskiden rock müziğin en iyisi rock barlarda dinlenirdi. Rock bar müdavimliği sadakat gerektiren bir işti. Pek çok amatör grup, önce rock barlarda şöhret yapar, ardından albüm çıkarırdı. Gerçi şimdi de böyle gruplar var. Ama artık pek çok farklı müzik türüne yer veren mekanlar açılmaya başladı ve bu mekanlarda da iyi rock müzik yapılıyor. Hatta dünya çapında isimler davet ediliyor, canlı performanslara ağırlık veriliyor. İşte bu yüzden alanlarında uzman jüri üyelerimize "Rock müziğin en iyi adresleri nereleridir" diye sorduk. İşte en iyi 10 listemiz.

SIRAEN İYİLERŞEHİR
1
BALANS
İSTANBUL
2
MOJO
İSTANBUL
3
STUDIO LIVE
İSTANBUL
4
BABYLON.
İSTANBUL
5
YOLCU
ANKARA
6
222 PARK
ESKİŞEHİR
7
IF PERFORMANCE HALL
ANKARA
8
OOZE
İZMİR
9
BEYOĞLU HAYAL KAHVESİ
İSTANBUL
10
DUNGEON
İZMİR

medyadan

BlogcuZade Master