21 Ocak 2009 Çarşamba

Editorya Link Dizini Link Ekle

Editorya.com Link Dizinine aşağıdaki kategoriler altına bloğunuzun linkini ekleyebilirsiniz. Blog açıklamasını ne kadar uzun ve detaylı yazarsanız o kadar iyidir. İlgili kategoriyi seçip "Link Ekle" 'ye tıklayarak açılan formda bilgilerinizi girebilirsiniz.
Lütfen kategori seçmeden Link Ekle meyiniz. Formdaki bilgileri "hiçbir yere" kaydetmiş gibi olacaktır.
Kişisel (102):


Kişisel yani kendiniz ve aileniz ile ilgili blogları buraya kaydedebilirsiniz. |


Internet (23):

Internet ve web teknolojileri ile ilgili blogları bu kategoriye kaydedebilirsiniz. |


Otomobil (5):

Otomobil alış-satış, tanıtım, resim vs.profesyonel veya amatör araba ile ilgili bloglarınızı bu kategoriye ekleyebilirsiniz. |



Ekonomi (5):

Ekonimi, finans, para ve iş dünyası hakkındaki bloglarınızı bu kategoriye ekleyebilirsiniz. |



Fotoğraf (7):

Konu başlıkları fotoğrafcılık veya fotoğraf sanatları hakkında olan blogları bu kategoriye ekleyebilirsiniz. |


El Sanatları (24):


El Sanatları hakkında bloglar bu bölüme eklenebilir. |


Kurumsal (2):

şirket veya kuruluşlara ait websitelerini bu kategori altında listeleyiniz. |



Kollektif (7):

Kollektif veya kolektif olan yani birden çok insanın katılımıyla gerçekleşen blogları buraya listeliyoruz. |


Sinema (4):


Sinema, dvd, sinema sanatcıları haberleri vs. gibi, filmler ve sinema sektörü hakkında konuları bu başlık altında toplayabiliriz. |


Müzik (5):

Olayın içinde düzenli ses çıkaran bir mevzu varsa bu kategori uygundur. |


Moda (9):


Artık sadece üşümeyelim diye giyinmiyoruz. Dolayısıyla ortada çok envarter var. Onları bu kategoriye ekleyebilirsiniz. |


Magazin (3):


Magazin ve güncel ünlü insanlar hakkında haberler, yorumlar, resimler içeren siteleri bu kategoriye koyabiliriz. |


Pazarlama (1):

Ürün tanıtımları gibi, satış ve pazarlama konularını içeren siteleri bu kategoriye ekleyebiliriz. |


Haber (11):

Güncel haberler içeren websitelerini bu gruba ekleyebiliriz. |



Teknoloji (33):


Diğer yerlerde Teknoloji başlığı altında yer alan sitelerimizi burda da aynı başlıkta toplayabiliriz. |


Kültür-Sanat (38):

Edebiyat ve Sanatlar ile ilgili websitelerini bu kategori altında toplayabiliriz. |


Diğer (28):

Mevcut kategorilere yerleştirmediğiniz siteleri şimdilik buraya kaydedebilirsiniz. Uygun bir kategori açıldığında kategorisini değiştirebiliriz.. |



Genel (41):


Belirli bir konu olmayıp değişik mevzularda içerik barındıran siteleri bu kategori altına yerleştirebiliriz. |


Yemek (30):

Yiyecek-içecek, yemek ve beslenme ile ilgili bloglarımızı bu kategori altında listeleyebiliriz. Yemeyip içmeyip blog yazıyorum diyosanız burası orası değil. |


Din (4):

Dini konular ve manevi değerlerle ilgili blogları bu kategoriye listeleyebiliriz. |


Sağlık (4):


Sağlık, temizlik, hijyen, şifa, huzur, sağlıklı yaşam ile ilgili blogları bu kategori altına listeleyebiliriz. |


Spor (5):

Futbol, basketbol, voleybol vs. üzerine odaklanan içeriklerin yer aldığı bloglar. Hareket varsa burası, sadece sağlık ise diğer kategoriyi seçiniz.

Çocuk yapacak adam arıyorum

Çocuk yapacak adam arıyorum
Röpörtaj:Sinem VURAL
Çocuk yapacak adam arıyorum Ziynet Sali, aşk hayatından şikayetçi: "Artık çocuk yapacağım adam arıyorum" diyor.
ZİYNET SALİ FOTOĞRAFLARI
Ziynet Sali, iki CD’den oluşan yeni albümü "Herkes Evine"de hem Türkçe hem de Yunanca parçalar seslendiriyor. Albüm için Yunanlı şarkıcı Anna Vissi’nin söz ve beste yazarı Sofi Pappa ile çalışan, Türkiye’den de Sezen Aksu’nun desteğini alan Sali, "Nazar değmesin satışlar çok iyi gidiyor" diyor. Aşk hayatından ise şikayetçi: "Aşık olmayı çok isterim gerçekten ama olmuyor!.. Artık çocuk yapacağım adam arıyorum."
Birçok ilk aynı albümde toplanmış...- Aslında niyet o değildi ama sonuç böyle gelişti. Bu aslında yılardan bu yana devam eden bir projeydi. Tabii ki albümün içinde birçok ilk var. Ben her zaman farklı olanı yapmayı severim. Sıradan, düz, birbirine benzeyen işler yapma gibi bir durumum hiç olmadı. Bu da ister istemez işe yansıyor.
Bu albümün iki dilde oluşturulmasında Kıbrıslı olmanızın bir etkisi var mı?
- Olmaz mı? Kıbrıs’ın zengin kültürünün içinde İngiliz kültürü, Anadolu kültürü ve Bizans kültürü var. Bu
zenginlikleri kendime pozitif anlamda çevirdiğim zaman gerçekten büyük bir enerji çıkıyor ortaya. Ben buyum işte. Bence çoğu insan hissettiği gibi davranmıyor. Özellikle çabalamadan içinden gelen sesi dinlediğin zaman yaptığın işin lezzeti de bir farklı oluyor. Herşeyden önce bu albümde büyük bir sevgi oldu. Sinan Akçıl olsun Erhan Bayrak olsun Mustafa Ceceli olsun... Sofi Papa zaten baş prodüktörümüz. O sevgi o kadar büyüdü ki kocaman bir yürek oldu bu albümde. Raflardan bile insanlara yansıyor ben bunu görüyorum.
Albümümüzdeki "Beş Çayı" şarkısı Sezen Aksu’ya ait. Nasıl aldınız o şarkıyı? Çünkü herkese vermez Sezen Aksu şarkılarını...
- Yunanistan projemizi anlatıp Sezen Hanım’ın bestelerini kullanmak için izin istediğimizde, "Seve seve Ziynetciğim her zaman" dedi. "Sezen Hanım’dan sıfır bir beste alabilir miyiz" dediğimizde "Beş Çayı" var dediler. Sezen Hanım’ın albüm hazırlığı, kendi koşturmaları vardı ve o yoğunluğun içinde bana "Beş Çayı"nı hediye etti. Gerçekten güzel bir şarkı.
İlk albümü aldığımda şöyle düşündüm: Sinan Akçıl, İzel’in elinden çalınmış...
- Yok canım ben çalmadım. İzel bu albümü ilk dinleyenlerden ve en çok destek verenlerden. Ben birçok demomu İzel’in sesinden dinleyip aldım. Sinan Akçıl’la gerçekten bu şarkıda herhalde bir sinerji oluştu diyebilirim. Müzikal anlamda güzel bir beraberlik oldu. Umarım böyle devam eder.
Peki "Hop Hop"ta Funky C’nin devreye girmesi nasıl oldu?
- Erhan Bayrak o kadar iyi bir aranjör ki öyle hissetmiş, iyi olacağını düşünmüş biz de tamamen akışına bıraktık. Her şey duyguyla gelişti. Funky C’yi tabiiki dinlemiştim ama birlikte çalışacağımızı düşünmemiştim.
Bugüne kadar çıktığınız yerler, söylediğiniz şarkılar kariyerinizi ne doğrultuda etkiledi?
- Çok pozitif etkiledi. Ben saatlerce şarkı söyleyebilirim çünkü o kadar çok seviyorum ki şarkı söylemeyi ve sahnede olmayı... Sahnede mutlu ettiğim sürece mutlu oluyorum. Benim sahneme gelen yüzde 99.5 insan mutlu olmadan ayrılmaz. Ama maalesef artık İstanbul’da gece hayatında mekan diye bir şey yok. Çok isterim olsun ama beni dinlemeye gelen o kadar kaliteli güzel bir kitle var ki onları ağırlayabilecek bir mekan ve vizyon yok. Çok az işletmeci vizyon sahibi. Hiç kimseyi küçümsemiyorum ama maalesef müzik piyasasının bu hale gelmesine sebep diyebiliriz.
MÜZİKTEN KAZANDIĞIMI MÜZİĞE YATIRIYORUM
Klibe çok para harcamışsınız. Nereden geliyor bu veriminiz?
- Çok çalışıyorum. Müzikten kazandığımı yine müziğe yatırıyorum. Yoksa daha lüks bir hayat yaşayabilirim ama ben müzik yapmak, müziğimle var olmak istiyorum. Çünkü yıllar geçtikten sonra bir Ayten Alpman gibi bana da "Ziynet Sali iyi bir yorumcuymuş" desinler istiyorum.
Çok çalışıyorsunuz ve sağlığınızdan da oluyorsunuz galiba?
- Cilt problemi yaşıyorum. On gün yattım bu yüzden. Tıbben hiç birşey bulunmadı. Stres ve yorgunluğa bağlı birşey oldu. n Bu albümünüzle Anna Vissi’nin tahtını sallarsınız...
- Anna Vissi’nin prodüktörüyle çalıştım zaten, hatta Anna Vissi aramış napıyorsun sen diye kadını. Ama Yunanistan Ziynet Sali’yi biliyor artık.
Yunanistan’da sahne repartuarınıza neler ekleyeceksiniz. Türkçe şarkı mı söyleyeceksiniz?
- Bu yola çıktığım yıllarda onların şarkılarını popüler halde burada söyledim. Bir gün bizim şarkılarımızı da orada söyleyeceğim diye hayalim vardı. Artık bu bir hayal olmaktan çıktı. Klasik Türk Müziği’ni çok seviyorlar. Benim de klasik eğitimim olduğu için onlara bir tane sunacağım. Ben iyi şeyler yapmak için geldim. Dünyaya geliş sebebim bu. Nazar değmesin satışlar çok iyi gidiyor. İkinci klibe hazırlanıyoruz.
Taklitle bir yere gelinmez, biliyorum
Gerçekten Jennifer Lopez’e benziyorsunuz.
- Resimlerde görüp de kendini Jennifer Lopez’e benzetmiş diye ön yargıyla yaklaşan çok kişi oldu. Ama röportaja gelince "Gerçekten de benziyormuş" dediler. Biz toplum olarak önce kendi sanatçımıza güvenmiyoruz. Taklitle bir yere gelinmeyeceğini biliyorum. Ben de kendi çapımda iyi işler yapıyorum.
Peki ya aşk hayatınız?
- Aşık olmayı çok isterim gerçekten ama olmuyor!.. Artık çocuk yapacağım adam arıyorum. En çok tıkandığım noktalardan biri de bu. Birlikte olacağım adam çocuğumun babası olmayacaksa boşa zaman kaybetmek istemem. Artık gelişi güzel ilişkiler istemiyorum.
Röpörtaj:Sinem VURAL
Hürriyet

7 Ocak 2009 Çarşamba

Kavak Yelleri'nden Gönül Hoca

Adımı neden bilmiyorlar


Röportaj: Sinem VURAL
Adımı neden bilmiyorlar "Kavak Yelleri"nde canlandırdığı Gönül Hoca karakteriyle tanınan Didem İnselel'den sitem.

Kanal D’nin sevilen gençlik dizisi "Kavak Yelleri"nde canlandırdığı Gönül Hoca karakteriyle tanınan Didem İnselelgerçek adının sokakta bilinmemesinin nedenini özel hayatıyla haber olmaktan kaçınmasına bağladı: "Çoğunluk beni Gönül olarak tanıyor. Ben de yazın birtakım plajlarda boy göstersem ya da gece kulüplerinde görüntülensem benim de adımı bilirler."

- İki sezondur "Kavak Yelleri" dizisinde rol alıyorsunuz. Uzun süren işler oyuncuları bıktırabiliyor. Sizde böyle bir durum söz konusu değil sanırım...

Evet, henüz bıkmadım. Her gün işe giderken ilk günkü heyecanı yaşatacak işler fazla yok günümüzde. Ama bizim işimiz çok güzel. Giderken kendimi mutlu hissettiğim, bir iş gibi görmediğim bir ortamımız var. Gün geçtikte hikâye değişiyor. Ben kasabaya tayini çıkmış bir öğretmenken, şimdi ikiz bebeklere hamile bir polis eşiyim.

- Gönül karakteri, neler kattı size?

Gönül çok farklı bir karakter, o yüzden çok hoşuma gidiyor. Bana sette gerçekten hamileymişim gibi davranıyorlar.
Merdivenlerden çıkarken biri yardım ediyor. Hamilelik genetik olarak kimyamızda olan bir durum olduğu için, benim de tavırlarım değişti. Otururken ayaklarımı uzatıyorum, dikkat ediyorum... Çabuk alışıyor kadın hamilelik rolüne.

- Çekimler çok yorucu geçmiyordur o zaman sizin için...

Geçmiyor. Hamile olduğum için çok fazla iş yaptırmıyorlar. Çok yoğun çalışmadığım için benimki bayağı eğlenceli oluyor.

- Demek ki başka işler yapmaya da zamanınız kalıyor ama siz yapmayı tercih etmiyorsunuz...

Aslında tercih etmeme değil de biraz denk düşmeme meselesi... Birkaç başka iş imkanım oldu. Sinema, tiyatro teklifleri aldım ama şu anki işimle pek uyuşmadı. Hem zamanlar uymadı hem de gelen roller beni tatmin etmedi. Ben zaten 70 bölümdür "Kavak Yelleri"nde bir öğretmeni canlandırıyorum, sinemada bir öğretmen rolü oynamaya da gerek yok diye düşünüyorum. Tiyatro yapmayı çok istiyorum ama bana oyuncu olduğum için gelen bir işin içinde olmalıyım. Beni 'bacak boyu uzun, göğüs dekoltesi kullanılabilir' gözüyle gören bir tiyatronun içinde olmak istemem. O yüzden güzel bir teklif bekliyorum.

- Sinema da birçok oyuncunun hayalidir ama...

Tabi ki benim de hayalim bu ama dediğim gibi ben aynı rolü tekrar etmek istemediğim için gelen teklifi geri çevirdim. Başka bir rol olsun istiyorum.

- Siz sırf kendi rolünüzü tekrarlamamak için gelen teklifleri reddediyorsunuz. Diğer oyuncular yıllardır bu işi nasıl yapıyor?

O kadar çok para kazanıyorlar ki, bazı şeyleri sorgulamıyorlar. Zamanında idealist gibi görünen insanların rakamların sıfırları arttıkça ideallerini kaybettiklerini de gördük. Ama iki-üç yıl öncesine bakarsanız en ateşli, en altı çizili cümleleri onlar sarf ediyordu. Üç oyuncu bir araya gelip sektörden konuşmaya başladığı zaman bu insanlardan, onların sektörde sebep olduğu çöküşten söz ediyor. Tamamen iyi niyetli yapımcılar bazı insanları birkaç projenin içine koydu ve çok ilgi gördü diye o insanlar kendilerini o işin tek lokomotifi gibi hissettiler ve rakamlarını katladılar. Bugün indirim istendiğinde de “Hayır, biz çok yoğun çalışıyoruz. Yapamayız indirim” dediler. Bu sefer ne oldu? Sette 300, 500 /_np/8732/6968732.gifmilyona çalışanlardan ya da işin duayeni iyi oyunculara yapıldı bu indirim.

- Kriz sizi vurdu mu peki? Diziden aldığınız ücretlerde indirim istendi mi?

Kriz bizi vurmadı, öyle bir indirim konusu da geçmedi. Söylendiği kadar ciddi bir kriz olduğunu da sanmıyorum, sanal bir kriz olduğunu düşünüyorum. Asıl krizi yılbaşından sonra bekliyorum.

- İdealistsiniz, peki nasıl geçiniyorsunuz?

Para kazanmadığım zaman daha dikkatli harcamalar yapıyorum. Ailemle yaşıyorum, harçlığımı da annemden alıyorum. Bazı insanlar çok çabuk açılıyorlar. Bu işlerle hemen büyük yatırımlara giriyor ve kendilerini zora sokuyorlar. Hayat bu kadar zor değil bence. Daha rahat yaşamak lazım. Bugün var, yarın yok. Hırslar, egolar bu insanları böyle yapıyor. Zaten o hırs, o ego bende olsaydı, bambaşka bir yerde olurdum. Ama bu yolu kendim tercih ettim. Mutlu olduğum işlerde bulunmak istedim.

- Dizide hamileyi canlandırıyorsunuz, peki sizin yok mu bebek planlarınız?

Benim 'evleneyim, çocuğum olsun, evimin hanımı olayım, düzenli bir hayatım olsun, akşama fasulye yapayım' gibi heveslerim yok. Galiba bu kendi başına olan bir şey değil, birileri bunu hissettiriyor. Bana daha böyle bir şeyi birileri hissettirmedi. Ama bilemem yine de... Eskiden daha katı bakardım. “Asla evlenmeyeceğim, çocuk istemiyorum” derdim. Yaş ilerledikçe yumuşuyorsunuz. Çok hevesim yok ama eskisi kadar da katı değilim. Şimdi dizide bebeklerin doğmasını bekliyorum, o zaman bakacağım. Ya gerçekten “Hayır, bu iş bana göre değilmiş” diyeceğim ya da içimde bir şey uyanacak.

- "Kavak Yelleri" bu sezon bitecek mi?

Gelecek sezon da devam eder diye düşünüyorum. Çünkü çok sevilen bir dizi oldu. Dizide beş aylık hamileyim. Dört ay sonra doğum yapacağımı düşünürsek, dizi normal hızında gitse bile bu sezona sığıyor. İkiz bebek dünyaya getireceğim. Bir de biliyorsunuz, kayınvalidem de hamile. Onun da bebeği olunca üç bebekli bir setimiz olacak. Bir
sahnemiz bir gün sürer herhalde.

PELİN'LE İBRAHİM'İN AŞKI DİZİYE ZARAR VERİR

- Sokakta herkes sizi Gönül diye mi tanıyor, adınızı bilenler de var mı?

Ufak tefek de olsa iyi izleyiciler, oyunculuğumu takip edenler ismimi biliyor. Ama çoğunluk tabi ki Gönül olarak tanıyor. Magazinsel anlamda işimle aynı orantıda hayatıma devam eden biri olmadığım için beni dizideki adımla tanıyorlar. Ben de yazın birtakım plajlarda boy göstersem ya da gece kulüplerinde görüntülensem benim de adımı bilirler.

- Dizide sevgiliyi oynayan Pelin Karahan ve İbrahim Kendirci’nin gerçek hayatta da birlikte olduklarına dair haberler çıktı. Sizce bu haberler diziye zarar verir mi?

Evet, zarar verir. Çünkü bu işin bu kadar başarılı olmasının en büyük sebeplerinden biri de samimi olmasıdır. Mesela Gönül’ü her gün elinde bira şişesiyle Beyoğlu’nun arka sokaklarında görsem, rolündeki samimiyetine inanmam. Ama bu demek değil ki, bir dizide oynuyorsanız her şeyden uzak olacaksınız. Benim de yazın bir aylık tatilim vardı. Her yeri gezdim, Çeşme’de, Bodrum’da tatilimi yaptım. Gece hayatım da vardı. Haftanın iki-üç gecesi ben de dışarı çıkarım.

- Yakalayamıyorlar galiba sizi?

Yakalanmak değil aslında. Çok gizli bir şey yaşıyorumdur, gazeteciler takip edip yakalamıştır, o ayrı. Ama bunun dışında 'yakalanmak' diye bir şey yok magazinde. Zaten neyin nerede olduğunu bilip ona göre hareket eden insanlar var. Onlar kendilerini 'yakalandık' sanıyorlar.

http://www.hurriyet.com.tr/magazin

5 Ocak 2009 Pazartesi

Plastik Estetik Cerrahi

Plastik ve Estetik Cerrahi nedir?

Plastik Cerrahi fiziksel fonksiyon bozukluklarının düzeltilmesini , kazalar, hastalıklar, doğuştan gelen kusur ve bozuklukların azaltılmasını araştıran bir tıp uzmanlık dalıdır.
Plastik kelimesi eski Yunanca’da şekil verme, biçimlendirme anlamına gelen “plastos kelimesinden türetilmiş. Plastik cerrahi hem estetik hem de rekonstrüktif cerrahiyi kapsar.
Estetik cerrahi yüze ve vücuda ait özellikleri şekillendirmeyi ve kişinin görünüşünü düzelterek güzelleştirmeyi amaçlar. Rekonstrüktif cerrahi ise yüzü yada vücudu yeniden inşa eder , fiziksel fonksiyonları onarır ya da güçlendirir. Bir kaza, hastalık yada doğuştan gelen ikinci derecede deformasyonları en aza indirir. Plastik cerrahinin içinde yer alan estetik cerrahide bir rekonstrüksiyon yani bozulan veya deforme olan dokuları yeniden eski haline döndürmek için yapılan onarma işlemidir.
Estetik Plastik Cerrahinin Tarihçesi..
Plastik ve estetik cerrahinin tarihçesi M.Ö. 600 lü yıllara kadar dayanmaktadır. Bu dönemlerden kalan belgelerde Hindistan da ceza olarak kesilen burun ucunun kesildikten sonra nasıl tamir edildiği anlatılmaktadır. Modern anlamda plastik cerrahi 19. yy da gelişmeye başlamıştır. Tarihte bilinen ilk meme küçültme ameliyatı 1669 yılında yapılırken gerçek anlamda başarılı ameliyatların başlaması 1900 lü yılları bulmuştur. Plastik cerrahi gerçek gelişmesini yaşanan savaşlarla özellikle 2. dünya savaşı ile göstermiş, bu savaşlarda ortaya çıkan organ kayıplarındaki onarım uygulamaları ile iyice gelişti. İlk karın germe ameliyatı 1950 ler de liposuction (yağ alma) yöntemi 1960-70 lerden sonra uygulanmaya ve yöntemler gelişmeye başladı. Meme ameliyatlarında silikon protez kullanımı 1963 başlamıştır. Günümüzde oldukça popüler olan estetik ameliyatlarda kullanılan yöntemler hızla gelişmekte ve çeşitlenmektedir.
Güzel olmak neden önemli ve gereklidir?
Plastik ve estetik cerrahiye bu kadar ilginin olması insanların güzel olmak istemelerinden kaynaklanmaktadır. Kadın veya erkek güzel olan insanlar diğerlerinden doğumdan itibaren hayat boyu her zaman daha şanslı ve başarılı olabilmektedir. Güzel bir bebek daha doğar doğmaz bakım odasındaki hemşirelerden daha fazla ilgi görür, ağlayanların içinde herkes ilk onunla ilgilenir. Okul hayatında da, öğretmenleri arkadaşları ona her zaman daha fazla ilgi ve anlayış gösterirler. İş hayatında da bu durum devam eder. İş başvurularında eşit koşullarda her zaman güzel olan aday işi alır. Meksikalı bir plastik cerrahın dediği gibi “Güzellik en iyi referans mektubundan daha etkilidir”. Bu insanların kendilerine güvenleri de fazla olduğu için insan ilişkilerinde daha başarılı olabilirler. Yani kısacası istisnalar dışında güzellik hayattaki başarı için olmazsa olmaz bir gerekliliktir. Plastik ve estetik cerrahinin de amacı kişileri öz güvenlerini kazanmalarına kendileri ve çevreleri ile olan ilişkilerinde daha başarılı ve mutlu olmalarına yardım etmektir.
Neden ve kimler estetik ameliyat oluyorlar?
Dış görünüşünden memnun olan kişi kendisi ile barışık, iş hayatında ve sosyal ilişkilerinde daha başarılı, aşk ve evlilik hayatında daha kolay mutlu olabilmektedir. Dış görünüşünden memnun olmayan, kendilerince kusur olarak gördükleri yerlerinin düzeltilmesi için bize müracaat ediyorlar. Bu kompleks yaptıkları veya kusurlu olduğunu düşündükleri yerlerinin veya işleri gereği ameliyat için bize başvurmaktalar.
Örneğin göğüsleri küçük olan bir bayan hastam ameliyattan 1 ay sonra birisi ile tanıştı ve 4 ay içinde evlendi. Burada etkili olan aslında kızın göğüslerin büyütülmesi değil, kişinin kendine olan öz güveninin artması sonucu insan ilişkilerinde daha başarılı olmasıdır. Diğer bir örnek manken bir hastam meme ve burun ameliyatından sonra işlerinin çok arttığını iyi para kazandığını ve daha popüler olduğunu söyledi.
Çizdiği imajdan memnun olan kişinin özgüveni yerindedir. İşinde ve sosyal hayatında başarılıdır. İlişkilerinde rahattır. Aynaya baktığında burnunun yüzüne hiç yakışmadığını , hamilelikten sonra karnının eskisi gibi dümdüz olmadığını ya da yüzünün elastikiyetini kaybedip sarktığını görüp dış görünüşünün kötü olduğunu düşünenler ve çevreleriyle olan ilişkilerinde tutuk ve uyumsuz davranabilirler
Estetik Cerrahiye en uygun adaylar kimlerdir?
İstatistiklere göre, her yıl, milyonlarca kişi, görüntülerini daha güzelleştirmek için estetik cerrahiye başvuruyor. Bazıları önemli boyutlarda değişiklikler bazıları ise ufak tefek düzeltmeler arayışındalar.
Uzun süre sadece kadınların kurtarıcısı olarak kabul edilen estetik cerrahi günümüzde iyi sonuçları ve avantajlarını keşfeden bir çok erkeğin de ilgisini çekiyor. Örneğin, erkekler ile kadınlar burun ameliyatı konusunda benzerlik gösteriyorlar. Bazı erkekler ise yağlarından kurtulmak istiyor. Erkeklerde yağlar memeler, bel ve karın bölgelerinde toplanırken kadınlarda bel, kalça, uyluk, diz içi ve bazen de karında birikiyor. Diğer popüler olan yöntemde Lazer epilasyon, erkekler de kadınlar kadar estetik görünümü bozduğunu düşündükleri kıllardan kurtulmak istiyorlar.
Birçok estetik ameliyat tekniği ve ekolü olmasına rağmen ameliyata hazırlık genellikle üç aşamadan oluşuyor. Biri, kendinizi psikolojik olarak ameliyata hazırlamanız. Diğeri ise sağlık durumunuzun ameliyata elverişli olup olmadığının saptanabilmesi için laboratuar tahlilleri ve gerektiğinde röntgen çekimi gibi araştırmaların yapılması. Üçüncüsü ise sizin istediğiniz ameliyatın plastik cerrahi uzmanı doktorunuzla olabilirliğinin ve neler yapılacağının kararlaştırılmasıdır ki bu en önemli aşamadır. Burada hastanın iyi bir plastik cerrah seçimi kadar doktorunda estetik ameliyat için uygun hastayı seçmesi yani her iki tarafında birbirine uyum sağlaması çok önem kazanmaktadır.
Estetik ameliyat için en uygun adaylar düzeltilebilir kusurları nedeniyle moral bozukluğu yaşayanlar. Dış görünüşünden rahatsızlık duyan kişi, estetik kusuru düzeltildikten sonra hayata çok daha zevkle bakmaya başlıyor. Yüzünüzü ya da vücudunuzu “düzeltmek” kendinize olan güveninizi yeniden kazanmanızı sağlar. Fakat her zaman da mutluluğu garanti etmiyor. Bir gün burun ameliyatı yaptığım bayan bir hastam ameliyattan hemen sonra yatağında “Doktor bey şimdi de birini bulamazsam ben size sorarım” demişti.
Yakın çevreye karşı…
Kuşkusuz bir çok kişi estetik ameliyatından sonra değişmek istiyor. Ne var ki bu değişimin estetik ameliyattan kaynaklandığının anlaşılmasını istemeyenlerin sayısı da oldukça yüksektir.
Ama erkeklerin estetik ameliyat olduklarını gizlemeleri kadınlara oranla daha güç. Çünkü kadınlar ameliyat izlerini makyajın altında rahatça saklayabiliyorlar. Estetik ameliyat olacağımızı yakın çevremize söylemek sizin kararınıza kalmıştır.Bazıları ameliyat olacağına bütün arkadaşlarına anlatırken bazıları da devlet sırrı gibi gizlerler.Ne var ki çevrenizdekilere estetik ameliyat olduğunuz söylemenin, ameliyat olduğunuzu saklamak için harcayacağınız enerjiden daha kolay olduğunu da unutmayın. Yine de geçiş döneminizi daha az fark edilir kılmanın bazı yolları vardır. En çok önerilen yollardan biri, aynı zamanda tarzınızı da değiştirmektir. Böylece çevrenizdeki kişiler dış görünüşünüzdeki değişikliğin ameliyattan değil, tarzınızdaki değişiklikten kaynaklandığını düşüneceklerdir. Yani, kilo verebilir, saçınızın rengini ya da tarzını değiştirebilir yada gözlük yerine lens takabilirsiniz.
Kime ameliyat olmalıyım.?
Eğer estetik ameliyat olmaya karar verdiyseniz mutlaka bir plastik ve estetik cerrahi uzmanına muayene olmanız gerekmektedir. Bu cerrahın Türk Plastik cerrahi derneğine üye olması ve plastik cerrahi dalında uzmanlaştığını gösteren diplomaya sahip olması gerekir. Sizi ilgilendiren tüm konuları bu uzmandan ayrıntılı olarak öğrenmeli, uygulanacak ameliyat tekniklerinin çeşitlerini ve sizin uygun olanı cerrahınızla birlikte belirlemeli, oluşabilecek komplikasyon ve riskleri önceden ayrıntılı olarak sormalısınız.
En çok neler yapılıyor.
* Burun şeklini güzelleştirme ve burundaki tıkanıklığı giderme…
* Göğüs büyütme…
* Göğüs küçültme ve dikleştirme…
* Göğüsün alındığı durumlarda yeniden meme yapılması…
* Karın germe…
* Liposuction (karın ,bel, kalça, bacaklar, ayak bileği v.s yağlarının alınması)…
* Uyluktaki yağların alınması…
* Alın germe…
* Kaş kaldırma…
* Göz kapaklarının gerilmesi, torbaların alınması…
* Yüz gençleştirme…
* Boyun germe gıdı alma…
* Botox ile kırışıkların düzeltilmesi…
* Dudak kalınlaştırma…
* Yüzdeki çizgilere yağ veya doku kokteyli enjeksiyonu…
* Yüz “peeling” i (soyma)…
* Lazerle yüzdeki kırışlıkların ve lekelerin tedavisi…
* Saç ekme…
* Lazer Epilasyon…
Kaynak :.istanbulplast.com/
------
Plastik Estetik Cerrahi sürekli gelişen, özellikle kadınların giderek daha fazla ilgi gösterdikleri bir konu. Kadınlar sadece güzellik için keyfe keder bir olay olduğunu düşünüyorlar, ama gerçekte tüm insanların bir gün ihtiyaç duyabilecekleri elzem bir konu. Bir arkadaşımın ricası üzerine bu konu üzerine bir yazı yazmak için haberlerde arama yaparak birşeyler toparladım. Bilimsel veya çok faydalı bilgiler verecek değilim, sadece yazı dolsun arkadaşa link olsun diyerek bu yazıyı yazıyorum. (umarım böyle söyledim diye bana kızmaz ama ne diyeyim gerçek bu...:).

Gördüğüm kadarıyla site henüz hazır değil, kısa zamanda hazır olacağını düşünüyorum. Plastik estetik operasyonlar ve sağlık, güzellik, masaj, makyaj, cilt ve yüz bakımı gibi konularda"plastik estetik cerrahi" isimli bu siteyi ziyaret edebilirsiniz.

-----------------

Plastik cerrah arttı fiyatlar düştü, varoşlarda estetik ameliyat patladı
Mesude ERŞAN. Hürriyet


Estetik ameliyat denince film yıldızları, şarkıcılar ya da sosyete akla gelirdi. Ama plastik cerrahi uzmanlarının sayısındaki artış, varoşlarda açılan hastanelerde ameliyatların çok daha ucuza yapılabilmesi bu ameliyatları ‘‘halka indirdi.''
Artık konfeksiyon işçisi, tezgahtar, banka memuru, sekreter, muhasebeci, balıkçı, esnaf, ev kadını burnunu kaldırtma, memesini küçültme veya büyütme, basenlerini şekillendirmeyi lüks olarak görmüyor. İhtiyaçlar erteleniyor, bu ameliyatlara ödemek için para biriktiriliyor. Maksat güzellik olsun.
Varoşlarda estetik ameliyat patlaması yaşanıyor. Sarıgazi'deki Özel İstanbul Dünya Hastanesi plastik cerrahi uzmanı Dr. Gökhan Doğan, hemen her gün bir estetik ameliyat yaptıklarını söylüyor.
İstanbul'un çevre mahallelerinde bu ameliyatları yapan sayısız hastane var. Sadece Gaziosmanpaşa'da 10, Güngören, Bağcılar'da beşer, Zeytinburnu ve Bayrampaşa'da dörder, Esenler, Ümraniye, Kağıthane, Sultanbeyli'de üçer özel hastane ilk elde sayabileceklerimiz.
Gaziosmanpaşa Hastanesi'nde estetik ameliyat yapan Dr. Baki Çokneşeli, İstanbul'daki özel hastane sayısının 138'e ulaşmasının estetik ameliyatları varoşlara yaydığını düşünüyor. Diğer bir etkenin altını Küçükçekmece'deki Doğan Hastanesi Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Dr. Zeki Erksun çiziyor: Plastik cerrah sayısındaki artış. Türkiye'deki 400 plastik cerrahın dörtte biri İstanbul'da çalışıyor. Dr. Erksun'a göre durum böyle olunca arz-talep dengesi oluştu ve fiyatlar daha ‘‘ulaşılabilir düzeyler''e indi. Sonuçta estetik ameliyatlar toplumun hemen her kesiminde yapılabilir hale geldi.
Dr. Erksun'a göre, televole kültürü de estetik ameliyatlara özendiriyor. Basında çıkan estetik cerrahi haberleri talebi artırıyor. Ameliyattan memnun kalanların arkadaşlarının arasında ayaklı reklam gibi gezmesi de önemli. Bir de gelişen tekniklerinin ameliyatları daha az korkulur hale getirmesi de etkiler arasında.
GENÇLER İŞ BULMAK İÇİNBURUN YAPTIRIYORLAR
Dr. Doğan'ın anlattığına göre estetik ameliyatlara her kesim ve yaş grubundan ilgi var ama özellikle gençler arasında yaygın. Varoşlarda en çok hangi estetik ameliyatlar isteniyor derseniz, Etiler ya da Nişantaşı'ndakilerden farkı yok. İlk sırada burun ameliyatları geliyor. Onu meme küçültme veya büyütme, liposuction (vakumla yağ çekme), karın germe ameliyatları izliyor. Son zamanlarda saç ektirmek isteyenlerin sayısında da artış yaşanıyor.
ERKEKLER SAKLIYOR KADINLAR ANLATIYOR
18 yaşında memesine silikon taktıran, liposuction yaptıranlar var. Dr. Erksun'a göre özellikle çalışan genç kızlar burun estetiği ve liposuction yaptırmaya çalışıyor. Tezgahtarlık, banka memurluğu yaparken para biriktirerek ameliyat olan çok sayıda genç kız var. Fiziki görünümün iş bulma ve başarıda etkili olduğunu düşünüyorlar.
Dr. Doğan'ın gözlemine göre erkeklerde ameliyatlarını gizleme, kadınlarda ise tam tersine, anlatma eğilimi var. Dr. Erksun, estetik ameliyata yönelik eleştirel bakışın değiştiğine dikkat çekiyor: ‘‘Artık ayıp karşılanmıyor. Hatta yaptıranlar takdir bile ediliyor. Çarşıda, alışverişte burun bandajıyla rahatça dolaşılıyor. Bandajlarıyla kutlama yapanlar bile var. Silikon taktıran gizlemiyor, dekolte giyerek memelerini ön plana çıkarıyorlar.''
Yine de ‘‘sağlık nedeniyle'' yaptırdım diyenler var. Burun ameliyatı mazereti de pek değişmiyor: ‘‘Nefes alamadığım için ameliyat olmuşken düzelttiler.''
KARIN, BURUN, MEME İÇİN TATİLİNİ FEDA ETTİ
Aynur Koçulu (45 yaşında), bir firmada muhasebeci olarak çalışıyor. Evli ve bir çocuk annesi: ‘‘ Memelerim çok büyük olduğu için sırt ağrılarım vardı. Sağlık nedeniyle memelerimi küçülttürdüm. Memelerim küçülünce karın yağlarına da müdahale edildi. Yağ aldırdım yani. Burnumu kaldırmayı da doktor önerdi, basit bir şeymiş, yaptırdım. Ameliyat olduğumu gizlemiyorum. Tek sorunum bütün gardırobumu değiştirmem gerekiyor. Ameliyat için tatilimden vazgeçtim, tatil parasını hastane de uygun fiyat verince ameliyata yatırdım. Üst Bostancı'da oturuyorum ama ameliyat için daha uygun fiyat veren, işyerimin olduğu Sarıgazi'deki İstanbul Dünya Hastanesi'ni tercih ettim.''
KONFEKSİYON İŞÇİSİ YILMAZ BURNUNU DÜZELTTİRDİ
Erkekler de tıpkı kadınlar gibi en çok burun ameliyatı oluyor. Kepçe kulak ameliyatı isteyen de çok. Erkekler arasındaki yağ aldırma, karın germe ameliyatlarında artış olsa da kadınlar kadar sık değil. 18 yaşındaki konfeksiyon işçisi Yılmaz İpek burnunu düzelttirdi ve şimdi daha mutlu: ‘‘Nihayet oldum. Burnumdaki eğriliği düzelttiler, hemen yanında bir et büyümesi vardı onu da aldılar. Artık her şeyin daha iyi olacağını tahmin ediyorum. Ameliyat parası için abim destek oldu.''
KARI-KOCA AMELİYAT OLDULAR
Ayşe Çakıcı (55 yaşında), ev hanımı, iki yetişkin çocuk annesi ve ekonomik durumu kendi deyimiyle orta halli: ‘‘Kendimi daha iyi hissetmek için ameliyat oldum. Fiyatları araştırdım, İçerenköy'deki bir hastanede kaşlarımı ve göz kapaklarımı kaldırttım. Yüzümü biraz gerdirdim. Ameliyat parasını eşim verdi. Çok memnunum. Eşimde de burun eğriliği vardı, düzeltildi. Yakın bir arkadaşım var, ameliyat olması için ikna ettim, refakatçisi ben olacağım.
PAZARLIKLA BİR YERİNE İKİ AMELİYAT
Birden fazla estetik ameliyat olmak isteyenler de var. Dr. Çokneşeli, ‘‘Bize nasıl, ne kadar zamanda ve ne zorlukla para biriktirdiklerini, daha fazla kenara para koyamayacaklarını söyleyip yardım istiyorlar'' diyor. Dr. Doğan ise, ‘‘700 milyona hem meme, hem burun hem de karın gerdirme ameliyatı yaptığım bir vaka var. Parası olmadığı için onu da ödeyemedi, iki ay vade yaptık. Tabii birden fazla ameliyatın, örneğin meme küçültmeyle karın germenin, aynı anda yapılması daha ucuz'' diyor.
OTOMOBİLİNİ SATTI
Dr. Doğan, ‘‘Sosyo-kültürel düzeyi ne olursa olsun her insanda güzellik arzusu var. Gelirleri gerçekten düşük, evlerinde çok mütevazı koşullarda yaşayan ama ameliyattan vazgeçmeyenler gördüm. Ameliyat parasını denkleştirmek için arabasını satana da rastladım. Sonuçta estetik ameliyat geçirenler kendileriyle daha barışık ve mutlu oluyorlar'' diyor. Ersun'a göre muhafazakar kesimden gelen ve estetik ameliyat olanların sayısı da az değil. ‘‘Bazıları eşleriyle geliyor'' diyor.
AMELİYAT İÇİN 1.5 YIL PARA BİRİKTİRDİ
Zeynep Yılmaz 30 yaşında. Bir tekstil firmasında ortacı olarak çalışıyor: ‘‘Burnumun büyüklüğünden çok rahatsızdım. 25 yaşımdan beri ameliyat olmayı planlıyordum. 1,5 yıldır kenara bazen 70 milyon lira, bazen 150 milyon lira ameliyat parası koydum. Ameliyatımı gizlemedim. Böyle kendimi daha çok beğeniyorum, adımlarım daha güvenli.'
Fiyat farkı büyük
VAROŞLARDA (hastane + doktor ücreti)
Burun estetiği: 1 milyar - 1 milyar 850 milyon lira
Meme silikonu: 1.5 milyar - 2.5 milyar lira
Meme küçültme: 1 milyar lira- 3.5 milyar lira
Karın germe: 1 milyar lira - 3.5 milyar lira
Liposuction: 800 milyon- 2 milyar lira.
BÜYÜK ÖZEL HASTANELERDE (hastane + doktor ücreti)
Burun estetiği: 2.5 milyar lira
Meme silikonu: 3.5 milyar lira (artı silikon protez ücreti)
Meme küçültme: 6 milyar lira
Karın germe: 6.5 milyar lira
Liposuction: 3 milyar lira
ÜNLÜ CERRAH TARİFESİ (hastane masrafı dışında)
Burun estetiği: 2-4 bin dolar
Meme silikonu: 3.5- 5 bin dolar
Meme küçültme: 5 bin dolar
Karın germe: 5 bin dolar
Liposuction: 2- 5 bin dolar
Yazının Devamı >

4 Ocak 2009 Pazar

Leonardo DiCaprio - Titanic’in getirdiği şöhret beni mahvetti

Titanic’in getirdiği şöhret beni mahvetti


Röportaj: Reha ERUS
Titanic’in getirdiği şöhret beni mahvetti "Titanic" filmindeki rolüyle şöhreti yakalayan Leonardo DiCaprio, o filmin kendisini mahvettiğini söyledi.

"Titanic" filmindeki rolüyle şöhreti yakalayan Leonardo DiCaprio, aslında o filmin kendisini mahvettiğini söyledi. Ani gelen şöhret yüzünden şımardığını itiraf eden dünyaca ünlü oyuncu, "Psikolojik travmayı zor atlattım" dedi.

Şöhret beni mahvetti

Leonardo DiCaprio, Kate Winslet'la başrolü paylaştığı 1997 yapımı "Titanic" filminin adını bile anmek istemiyor. Film hakkındaki soruları bugüne kadar hep geçiştiren ünlü oyuncu, bunun nedenini sonunda bir Türk gazeteciye itiraf etti. O filmle gelen büyük şöhreti kaldıramadığını belirten DiCaprio, "Titanic sonrası yakaladığım şöhret beni mahvetti. Gerçekten de altında ezildim. Kendimi bir bok sandım" diye konuştu.

O dönem tam bir pisliktim

Şu sıralar Russel Crowe ile birlikte kamera karşısına geçtiği "Body of Lies" filmi ile gündemde olan Leonardo DiCaprio, "Titanic" konusunu şu şaşırtıcı sözleriyle kapattı: "O filmden sonra şımardım, insanları çok kırdım. Aileme, yakınlarıma posta koydum. Psikolojik travma geçirdim. Küfürbazdım, kavgacıydım, yalancıydım, pisliktim. Çok şükür
o günler geride kaldı. O yüzden Titanic'le barışık değilim."

İtalya'da Reha Erus'un sorularını yanıtlayan Leonardo DiCaprio, "Body of Lies"taki İranlı rol arkadaşı Golsfhifteh Farani hakkında "Bir Batı filminde rol aldı ve saçını açtı diye şimdi ülkesine gidemiyor" dedi.

Leonardo DiCaprio’yu yeni filmi “Body of Lies”ın İtalya’daki basın
toplantısında yakaladık. Obama’nın başkan seçilmesi nedeniyle son
derece keyifli olan, bu yüzden normalde yanıtlamadığı sorulara bile
yanıt veren oyuncu, şaşırtıcı açıklamalarda bulundu. Kendisine şöhreti
getiren “Titanic” filminden nefret etmesi de işte o itiraflardan
biriydi. Bu filmle gelen şöhretin altında ezildiğini söyleyen
DiCaprio, “Psikolojik travma geçirdim” dedi.
“Hi Buddy” (Selam dost)... Leonardo Di Caprio, sevdiği kişilere genelde böyle hitap ediyor. Türkiye’de 19 Aralık’ta vizyona girecek olan son filmi “Body of Lies”ın (Yalanlar Üstüne) Roma’daki Hassler Oteli’nde yapılan basın toplantısında beni gördüğünde de elini sallayıp aynı şeyi söyledi, ardından “Röportajda görüşecek miyiz? diye
sordu. Bunun İtalyan meslektaşlarımı kıskandırdığını fark etmemem imkansızdı. Hele basın toplantısı sonrası beni annesiyle tanıştırması tam bir ayrıcalıktı.
Bu Leonardo DiCaprio ile üçüncü söyleşimiz. Aynı mekanda ve her zaman olduğu gibi karşılıklı oturarak... Ama bu kez o bir başka heyecanlıydı. Çünkü ABD başkanlık seçimleri bir gün önce yapılmış ve fanatik taraftarı olduğu Obama kazanmıştı. Sabaha kadar televizyondan seçim sonuçlarını izlediği için uyku mahmuruydu... Konuşmaya bu
mahmurluktan dolayı özür dileyerek başladı. Hemen ardından ilk konu açıldı: Obama...

Ekran başında sabahladınız ve sonunda Obama kazandı. Şimdi ne olacak?

- Öncelikle artık başım dik bir Amerikalı olduğum için gurur duyacağım. Sırtımdan bir yük kalktı. Bu tarihi bir gün... 2000 yılında yapılan seçimler sırasında da yine Roma’daydım, “New York Çeteleri”ni çekiyorduk. Maalesef o zaman Bush kazanmıştı. Ama şimdi bizi yanlış yöne sevk eden Bush’a “bay bay” deme zamanı. Hiç bu kadar mutlu
olmamıştım. Yüzümden belli olmuyor mu? Bush, Beyaz Saray’ı terk edince, 180 derecelik bir değişim yaşanacak. Zor günler kapımızda ve Obama’nın bu zorluklara çözüm bulacağını sanıyorum. Öncelikle Irak savaşına çözüm bulunacak.

Obama’ya telefon etmeyi düşünüyor musunuz?

- Çok isterdim ama ona biraz nefes aldıralım. Seçim kampanyaları onu bunalttı. Elbette bir gün kendisini arayıp kutlayacağım.

Son filminiz “Body of Lies” da bölgedeki savaşla ilgili...

- Evet, Bush yönetiminin yarattığı siyasi çıkmazla ilgili bir film... Ben filmde milliyetçi bir ajanı canlandırıyorum. O ajan ülkesinde verilen siyasi kararları her zaman benimsemiş olmayabilir. Düşünün ben aktör olarak benimseyemedim, o ajanlar ise sırf yönetimin yanlış kararları yüzünden hayatlarını riske atıyorlar. Onun için bu film bir ibrettir. Bir siyasi gerilim yapıtıdır.

Ne yönden?

- Burada CIA’in üçlü oyunu var. El Kaide terörist başının yeni bir 11 Eylül gerçekleştirmesini önlemek için yalan istihbaratlarla teröristleri birbirine düşürme planı... Çok riskli. Psikolojik yıpranmada bir hata bile yapılmaması gerekiyor. Çünkü El Kaide tahminlerden çok daha güçlü ve inanılmaz destekçisi var.

Psikoloji demişken... Finaldeki işkence sahnesi psikolojinizi bozmuş.

- Ridley Scott bu sahnenin filmin can alıcı noktası olduğunu söyledi. “Gerekirse canını alacağım” dedi! Çok stresli günler yaşadım. Çekimden sonra tam üç gün kendime gelemedim, hep istifra ettim, ağlamak istedim. İçim titredi. Geceleri uyuyamadım.

Garip bir tesadüf ama, genelde yönetmenler sizin sağ elinize işkence etmeye bayılıyorlar.

- Evet “The Departed”da da (Köstebek) Martin Scorsese, Jack Nicholson’a “Acıma, Leo’ya istediğin gibi vur. Sahici olsun” komutu vermişti. Çok canım yanmış, hatta elim çürümüştü. Burada ise gerginlik sanki beynimi deldi.

Bu sahne için ne kadar çalıştınız?

- İnanmazsınız ama çekimlerin yapıldığı Fas’ta hemen her gece mahzende sürekli denemeler yaptık ve bu denemeler görüntülendi.

Filmde teröristler İncirlik üssünü havaya uçuruyorlar.

- İncirlik’in Türkiye’de olduğunu biliyorum. Ama aynı havalimanı Fas çölüne kuruldu. Tıpkısının aynısıymış.

Canlandırdığınız Roger Ferris’i anlatır mısınız biraz?

- Silahlara ve yakın mesafe dövüşlerine çok yatkın. İnanılmaz akıllı ve aynı zamanda Orta Doğu kültürünü ezbere biliyor. Aşırı milliyetçi, hayatını terörle mücadeleye adamış ve bu nedenle sürekli ölümle burun buruna gelen gözü pek bir ajan. Sadece Arapça değil yörenin şivelerini de çok iyi konuşuyor. Bir sansar gibi insanların arasına sızma
yeteneği var. Ama filmin sonunda Amerikalı olduğu ise tartışılır.

Filmde epey Arapça konuşuyorsunuz. Gerçekten ders aldınız mı?

- Hayır. Şu anda “Selamünaleyküm” ve “Şükran”dan başka bir kelime gelmiyor aklıma. Sadece ezberdi.
Ya devamlı saç sakal boyamak...

- Arap kökenli birinin kimliğini alınca mecbursunuz, ajanlıkta binbir kalıba girmeniz gerekiyor. İnanın boyalar yüzünden cildimde yaralar çıktı.

Şimdi biraz geriye gidelim mi? “Titanic”e...

- Aslında o filmle ilgili pek konuşmak istemem, ama Obama kazandı ya bu kez bir ayrıcalık yapalım. “Titanic” sonrası beklenmeyen şöhret beni mahvetti. Altında ezildim. Kendimi bir bok sandım. İnsanları çok kırdım. Aileme, yakınlarıma posta koydum. Psikolojik travma geçirdim. Küfürbazdım, kavgacıydım, yalancıydım, pisliktim. Çok şükür o günler geride kaldı. “Titanic”le barışık değilim.

Şimdi 34 yaşındasınız...

- En güzel yaş... Ne yaşınızı küçültmek, ne de büyütmek gibi bir arzunuz var. Kendinizi olgun ve özgür hissediyorsunuz.

Oysa sizin için hayranlarınız “Hep böyle çocuk yüzlü kalsın” temennisinde bulunuyor.

- Zaten aileme göre hâlâ 13 yaşında gibiyim. Yani öyle davranıyorlar. Eskiden kızardım, şimdi ise zevk alıyorum beni şımartmalarından...

Ünlüsünüz, özellikle karşı cinsiniz tarafından çok seviliyorsunuz. Peki bir sıkıntınız var mı?

Ailemle güzel bir yaşantım var. Ancak paparazziler kabus gibi üzerimize çöküyor. Bundan açıkçası hoşlanmıyorum.

10 yıl sonra tekrar Kate Winslet’la birlikte film çevirdiniz.

Sevişme sahneleri var, üstelik filmin yönetmeni Winslet’ın kocası Sam Mendes...
- Elbette sevişme sahneleri olacak, çünkü filmde karı-kocayız. Senaryo gereği profesyonelce yapılan roller bunlar... Hele rolü size kocası yaptırıyorsa mesele yok. Biz Kate ile gerçekten çok iyi dostuz. Arada
bir konuşur dertleşiriz. Çok iyi oyuncu ve bence “Revolutionary Road”daki oyunu ile Oscar’ı bile alır.

Ya siz? Hep teğet geçiyor size o heykel...

- Oscar ödülü elbette bir onur. Ancak ben daha çok seyircinin oyunumu beğenmesine ve eleştirisine bakıyorum.

Oscar için bu yıl bir beklentiniz var mı?

- Kate Winslet için belki, ama kendi açımdan pek sanmıyorum.

Son söz...

- Teşekkürler dostum... Gelecek sefere... Kendine iyi bak.

Leonardo artık bakir değil
Tam 13 yıl aradan sonra, “Body of Lies”ta Russell Crowe ile başrolleri paylaştınız. Ve sizin için “Leo’daki tek fark artık içki içebiliyor ve bakir değil” dedi.

- (Gülüyor) İyidir bizim Russell... O yıllar sanki geçmemiş gibi. Ayrıca bu film için Russell, Ridley Scott’ın emri ile tam 25 kilo aldı. Masa başında ajanlık yapıyor ya! Aslında birlikte çok az sahnemiz olduğu için az görüştük. Ama doğru, zaman insanları değiştiriyor ve olgunlaştırıyor.

Rol arkadaşımı aforoz ettiler

Film çekimlerinden sonra sizi oldukça üzen bir gelişme olmuş.
- Evet, rol arkadaşım İranlı oyuncu Golshifteh Farahani’nin yaşadığı olay beni çok üzdü. Bir Batı filminde rol aldı ve saçını açtı diye şimdi ülkesine gidemiyor, ailesini göremiyor. Aforoz edilmiş. Haksızlık bu, onun için o kadar üzüyorum ki... İran bu yetenekle gurur duyması gerekirken aksine onu dışlıyor, cezalandırıyor.

Bana gerçek İtalyan adım şans getirdi

Bir de sinema oyuncusu olurken adınızı değiştirmek istemişsiniz. Değiştirmediğinize pişman mısınız?
- Evet ad ve soyadımı etnik buluyordum. İtalyan asıllı... Pacino, Sinatra, Pesci gibi olmak istemiyordum. Ben Lenny Williams adını sevmiş ve bu takma adı düşünüştüm. Ama babam izin vermedi. Çok kızdı. İyi ki vermemiş. Bana gerçek İtalyan adım şans getirdi.

Kaynak: Hürriyet Magazin

medyadan

BlogcuZade Master