13 Şubat 2008 Çarşamba

Okan Bayülgen'in Fotoğraf Sergisi

Bayülgen’in güçlü kadınları


Fotoğraflar: Sinan ÖZBALKAN

Bayülgen’in güçlü kadınları Okan Bayülgen'in, "Erkeklerin Saatlerini Takan Kadınlar" adını verdiği üçüncü fotoğraf sergisi, bugün City's'teki It's a Joke'da açılıyor.

Birbirinden ünlü 12 kadını, farklı konseptlerde erkek saatleriyle görüntüleyen Bayülgen, eski sevgilisi Deniz Akkaya'yı ise uzun erkek donuyla fotoğrafladı. Okan Bayülgen, "Erkeklerin Saatlerini Takan Kadınlar" adını verdiği üçüncü fotoğraf sergisini bugün City’s AVM’de bulunan It’s a Joke’da açıyor. Birbirinden ünlü 12 kadını erkek saatleriyle görüntüleyen Bayülgen, "Artık güçlü kadınlar, erkek kol saati takıyor. Bu, uzun zaman önce farkına vardığım ve fotoğraflamak istediğim bir şeydi" dedi.

Bugüne kadar iki fotoğraf sergisi açtınız. Biri Zekai Demir ile birlikte Afrika’da çektiğiniz fotoğraflardan oluşan "Baobab Yolu" sergisi, diğeri de tiyatrocuları çektiğiniz "Pudra-Zamanın Tozu" sergisi... Şimdi üçüncü serginizi

açacaksınız. Adı da "Erkeklerin Saatlerini Takan Kadınlar"... Bu proje nasıl ortaya çıktı Okan Bey?

- Erkek, kadına karşı bütün aksesuvarlarını kaybettiği gibi en değerli aksesuvarı olan saatini de kaybetti. Uzun zamandır çevremdeki kadınların para verip, iyi, mekanik saatler kullandıklarını görüyorum. Bu kadınlar, pilli saatten vazgeçmiş, her gün o saati kurmaya razı kadınlar. Yani güçlenmiş, erkeksileşmiş kadınlar bunlar. Benim ilgilendiğim taraf da bu gizli güç durumu. Yani kadının "Bir dakika, hep sen fantazi yapmayacaksın, şimdi de ben fantazi yapacağım, ben yöneteceğim" demesini seviyorum. Bunu çok seksi ve güçlü buluyorum. Artık güçlü kadınlar, erkek kol saati takıyor. Bu, uzun zaman önce farkına vardığım ve fotoğraflamak istediğim bir şeydi. Şimdi hayata geçirdim.

"Güçlü kadınlar erkek kol saati takıyor" dediniz ya, peki kadın saati takanlar ne oluyor, güçsüz mü?

- Hayır, tabii ki değil. Sakın öyle algılanmasın. Kadın, bir aşktan dolayı da erkek saati takabilir. Ama benim asıl ilgilendiğim konu güç meselesi... Ayrıca ben, mekanik ustalığa verilen değeri de biraz ön plana çıkarmak istedim. Saatlere ne kadar çok taş takarsanız, fiyatı o kadar artmaz. Aslında dünyanın en pahalı saatleri, hiç taşsız saatlerdir. Kadın artık bu taşlı saatleri sevmiyor. İşte bu gizli güç durumu ve erkeksilik de bana çok seksi geliyor.

Peki kadının bu kadar erkeksileşmesi fena bir durum değil mi?

- Mücevherle kandırılamayan bir kadın bu bence. Bu bir güç belirtisidir. Fena bir durum değil.

Siz bu kadınları seviyorsunuz?

/_newsimages/4965012.jpg- Evet, çok seviyorum.

Taşlı saatlerden kullanan kadını sevmiyorsunuz yani...

- Dediğim gibi, o kadın mücevherle kandırılabiliyor. O yüzden taşlı saati seven kadınlar tercihim değildir.

Öyleyse bu fotoğraf sergisinin amacı, erkeksileşen kadınlara bir övgü...

- Benim aslında tamamlamak istediğim bir şeyler var. Örneğin; Zekai ile Madagaskar’da yaptığımız iş, serüvenci fotoğrafçıya bir saygıydı. Yani poposunu kaldırıp yollara düşen, internetten görüntü indirip fotoğrafın arkasına koymayan bir fotoğrafçıya övgüydü o iş... Bu çalışmanın arkasından yaptığım ikinci iş "Pudra", yüzdeki çizgilere övgüydü. Bu üçüncü iş ise erkeksi bakış açısına bir övgüdür, evet... Ama benim asıl amacım, güzel, iyi bir iş çıkarmaktı. Çıkardığım işi paylaşmaktı. Benim gibi düşünen insanları temsil etmek istiyorum. Delikanlılık da o kadar dijitalleşmedi ya!

Serginin alt cümlesi de ilginç... Orada diyorsunuz ki, "Kadın, güç, lüks ve zaman meselelerine falokrat bir bakış..." Önce "falokrat"ı açıklayarak başlayalım mı?

- Erkeksi bakış açısına övgüyü, Fransızlar’ın aşağılamak için kullandığı bir deyimle yani "falokrat"la ifade ediyorum. Türkçe-Fransızca sözlüğe baktığınız zaman "falokrat"ın karşılığında, "uzvuna tapan" yazar. Sergiye, bunu da koyacağım.

Cidden, koyacak mısınız?

- Koyacağım, çünkü öyle yazıyor. "Falokrat", falüsten gelen, kaba bir erkek bakış açısıdır. Yani "falokrat", kaba erkekliği temsil eder.

Türkçe karşılığı maço erkek demek...

- Evet, ama ben maçoyu kullanmak istemiyorum, "falokrat"ı kullanmak istiyorum. Çünkü aslında bu erkeksilik, kabalık kendi falüsüne tapınma bakış açısını ifade eder.

Evet ama fotoğraflarda kadının üstünlüğü, gücü göze çarpıyor...

- İşte ben bunu yapmak istedim. Aslında bu fotoğraflardaki "falokrat" bakış açısı, sadece benim kadının güzelliğine bakışımdır. Ben kadını güçsüz olarak görmüyorum. Aksine ben kadını çok güçlü görüyorum. Benim fotoğraflarımda elinde tabancasıyla adama giden bir kadın da var, elinde kırbaç olan bir hemşire de... Fakat yine aynı fotoğraflarda kadın adamı aşağı bastırmıştır ve sımsıkı kucaklar. Yani ona annelik yapar, şefkat duyar.

ATA DEMİRER KAÇTI

Ata Demirer’e kendi saat dilimimde program yapmamı, bazıları kurnazlık olarak değerlendirdi. Ne yazık ki bu kadar üstün bir kötülüğe sahip değilim. Ata’nın tek bir derdi vardı, konukları ağırlamak. Baştan itibaren konuk ağırlamak /_newsimages/4965013.jpgistemiyordu. Bunun stresine girdiği için devam etmek istemedi ve kaçtı! Oysa devam etseydi, beni ve Beyaz’ı zorlayacak bir iş yapmış olacaktı. Sadece biraz zaman ve seyircinin Ata’yı tanıması gerekiyordu. Sabredemedi! O sebat etmeyince ben ne yapayım? Oysa ben, bütün egolarımı ayaklar altına alıp, elimde telsizle onun kulis kapısına dikilen bir adam bile oldum. Yani rahat etmesi için elimden geleni yaptım. Fakat istemedi ve kavgasız gürültüsüz ayrıldık. İşin içinde benim ya da Ata’nın bir başarısızlığı yoktur! Ata’nın programı kaldırılmamıştır. Kendisi kaçmıştır. Yoksa Ata’dan ne reyting istendi ne de başka bir şey. Çok lüks şartlarda çalıştı. Benim yerimi doldurması gerekmiyordu. Televizyon bir alışkanlıktır. Onu anlatmaya çalıştık. Yine de istemedi...

Kaynak Hürriye Magazin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

medyadan

BlogcuZade Master