9 Şubat 2008 Cumartesi

Tuba Ünsal Röportaj

Beni örnek alırlarsa düzgün genç kız olurlar


Fotoğraflar: Sinan ÖZBALKAN

Beni örnek alırlarsa düzgün genç kız olurlar Sakin ve dingin bir hayat sürmeye başlayan Tuba Ünsal'dan çarpıcı açıklamalar.

1,5 yıl önce yaşadığı fırtınalı günlerin ardından sakin ve dingin bir hayat sürmeye başlayan Tuba Ünsal, yaşadığı hiçbir şeyden pişmanlık duymadığını belirtti.Ünsal, “Kimin ne söylediği, ne düşündüğü umurumda bile değil. Yatağıma yattığım zaman vicdanım rahat. Çünkü ben her şeyi, en ahlaklı şekliyle yaşadım. O yüzden genç kızlar beni örnek alırsa, düzgün genç kız olurlar” diyor.

- 1,5 yıl önce yaşadıklarınız, size "Gençlere kötü örnek oluyor" eleştirilerini getirdi. Zor günlerdi, değil mi?
İyi örnek olmak için kameralara yalan söylemek, kadın programlarında ağlamak mı gerekir? Ben hiçbir zaman içinde aşk olmayan hiçbir ilişkinin içinde olmadım. Kimse beni, yanıma yakışmayan biriyle görmedi. Sadece işimi yapıp, evime döndüm. O yüzden kime göre, neye göre örnek oluyorum? Gençler benim iyi tarafımı örnek alsın. Birilerine iyi örnek olacağım diye kendi hayatımı kısıtlayarak yaşayamam. Bu örnek alma mevzusunu da çok takmıyorum açıkçası. Ayrıca beni örnek alırlarsa da düzgün bir genç kız olurlar. Tabii ki eğleniyorum, erkek arkadaşlarım oluyor, geziyorum. Bu çok doğal bir şey. Ama her şeyi doğru düzgün yaşıyorum... Sapıtmıyorum, sapmıyorum.

- “Eşini aldatan kadın" başlığı altında sürekli gündemindeydiniz...
Ben böyle bir şey yapmadım. Ben, aşık oldum ve evliliğimi bitirmeyi tercih ettim. Bu, hayatta herkesin başına gelebilecek bir şey. Benim yaptığım çok zordu. Bunu kimse takdir etmedi. Hata da yapabilirdim, çünkü karşımdaki insanı tanımıyordum. Ama yine de evliliğimi bitirdim, yani çekip gittim. Ortada bir yanlış yok. Ben o süreci en ahlaklı, en dürüst şekilde yaşadım. Kimin ne söylediği, ne düşündüğü umurumda bile değil. Yatağıma yattığım zaman vicdanım rahat.

- Şimdi pişman mısınız, yani çekip gittiğinize?
Bu soruya dürüstçe konuşamayacağım için yanıt vermek istemiyorum.

- Bütün bu kaos neler öğretti size?
Umudu kaybetmeden yaşamayı, dibe vurup ancak öyle yukarı çıkılabileceğini öğretti.

- Maddi açıdan da zor bir dönemdi değil mi?
Çok sıkıntı yaşadım. Ama o altı ay bana çok güzel şeyler öğretti. En azından paramı tutmamı...

- Altı ay mı çalışamadınız?
Çalışamadım derken o altı ay sadece "Küçük Hanımefendi" filmlerini yaptım, o kadar. Ekstra bir şey yapamadım, ki benim bir günüm 35 işle geçerdi.

- Maddi açıdan sıkıntı yaşadığınız o günlerde bir taksiye binmişsiniz, fakat paranız yetmediği için taksicinin parasını şarkı söylerek ödemişsiniz, doğru mu bu?
Bu olay daha yeni, birkaç ay önce oldu. Ben nakit para tutmasını bilemiyorum. Bir gün 500 YTL para çektim ve arkadaşlarımla beraber bir gece kulübüne yemeğe gittik. Ben orada garsonlara parayı dağıttım. Meğer fazla dağıtmışım. Neyse taksiye bindim. Evime doğru giderken, paramın olmadığını fark ettim. Taksiciye dönüp "Çok özür dilerim, benim param bitmiş. Ben size bir şarkı söylesem, ödeşir miyiz?" dedim. Adam da kabul etti. Ben Maçka'dan Baltalimanı'na kadar şoföre şarkı söyledim. Çok tonton, çok tatlı biriydi. Sonrasında parayı kendisine gönderdim ama "Onun değil, benim ona borcum var. Bana özel program yaptı" diyerek kabul etmedi. Çok iyi birisiydi.

- Hangi şarkıyı söylediniz?
"Yıldızların Altında." Yol boyunca bu şarkıyı söyledim. Taksi şoförü de bana eşlik etti. Çok komik ve eğlenceliydi. Sıkıştığım anlarda benim böyle yırtma durumlarım vardır. Şekerliğimi, sempatikliğimi anında nakite dönüştürüyorum.

- Peki... Şu an flörtünüz var mı?
Evet var. Hatta geçen gün bir gazetede resmimiz çıkmış. O resimdeki flörtümdür, erkek arkadaşımdır doğru, ama ismi Murat değil. Kim olduğunu da söylemek istemiyorum.

- Yeniden evlenmeyi düşünüyor musunuz?
Yok. "Evlilik" lafını duyduğum an ruhum daralıyor. Ben evlilik kadını değilim... Benim hayatta başka isteklerim var. Kocanın karısı olma durumu falan istemiyorum.

- Ama evlilik için şartlarınız olduğunu duydum. Mesela gerektiği zaman ayrı evlerde yaşamak da bu şartlardan biriymiş.
Ay yok böyle bir şey. Doğru değil tabii ki. Şartım olsa, böyle mi olur?

- Nasıl olur?
Söylüyorum... Evleneceğim adam çok iyi pilaki yapmalı, sarmısak yediğimde ağzımın kokmasına hiçbir şey söylememeli. Çünkü ben sarmısak çok yerim. Sarmısak vücuda çok faydalıdır. Geceleri sürdüğüm avokado maskemi görüp, “Çok kötü gözüküyorsun” dememeli ve benimle birlikte "Sex and the City"yi izlemeli. Şartlarım bunlar! Şimdi bunları da ciddiye alırlar. Espri yaptım.

- Siz bir erkeğe bir ömür boyu bağlı kalabilir misiniz?
Doğru aşkı, gerçek aşkı bulduğumda kalırım tabii, ki bunu yakaladığım da oldu ama yürümedi...

- Yalın mıydı bu kişi?
Yorum yapmayacağım...

- İlişki içinde mutsuzsanız...
Mutsuz olduğum zaman benim için o ilişki hemen biter ve asla arkama dönüp bakmam. Hayatımda dönüp de arkama baktığım ilişkim hiç olmamıştır. Mutsuzsam, o gün benim için biter. Dürüstçe çıkıp giderim yani.

- Peki, biraz da işten konuşalım...
“Yemin” adlı dizi çalışmam devam ediyor. Bu arada rol aldığım “Plajda” filmi bu ay vizyona girecek. Sarp Apak ve Gürgen Öz’le birlikte oynadım. İkisi müthiş seksi, iki kadın oldu. Çekimlerde çok eğlendik. Ben zaten Sarp ile Gürgen'e bayılıyorum. Çok yetenekli ve komikler. Ben filmde komik ve saftoloş bir kızı canlandırıyorum. Bence yılın komedi filmi olacak.

- Şahan Gökbakar’ın Recep İvedik’i rakibiniz olacak.
Recep İvedik, biz onları eledik.

- Yeni projeler var mı?
Bu yaz Amerika'ya gitmek istiyorum. Los Angeles'ta kendimi geliştirme kurslarına başlayacağım. Kendimi eğitmek istiyorum. Çünkü kocaman kadın olduğumda bile kendimi genç kız rollerinde görmek istemiyorum. 10 yıl sonra 18 yaşında bir genç kızı canlandırmak istersem de aman beni durdurun yani.

- Bir dakika, bu "durdurun beni" cümlesini Yalın da söylemişti. "Eğer ben 45 yaşıma geldiğinde hâlâ gençlere ulaşmak isteyen bir sanatçı olacaksam, beni durdurun" demişti...
Evet, bu Yalın'ın lafıdır. Üzüm üzüme baka baka kararır durumu işte...

- Belki biliyorsunuzdur, Eylül ayında Yalın da Los Angeles’a gidiyor. Belki orada karşılaşır, sohbet edersiniz?
Ama ben ABD’ye gitme kararını çok daha önce almıştım ve ondan önce gideceğim. Onun peşinden gittiğim falan sanılmasın sakın!

REKLAM AŞKI YAŞAYANLARA SAYGI DUYMUYORUM

- Yalın’la reklam aşkı mı yaşadınız? Nilay Dorsa bunu iddia etti de...
Buna kimse inanmadı. Bazıları hayal kurarlar, kendi hayallerinin kahramanı olurlar. Bazıları da oturup o hayal kuranları izlerler. Ben, bir günü 20 saat çalışarak geçiren biriyim. Bazı boş gezen insanların uydurması bu işte... O yüzden cevap vermek, beni seven insanlara saygısızlık olur. İnsanlar böyle şeyler uydurmak yerine, kendilerini nasıl geliştirebileceklerini düşünsünler. Ayrıca bir şey daha söylemek isterim ki, böyle reklam aşkı yaşayanlara asla saygı duymuyorum. Bunun toplum içinde başka bir adı da vardır. Bu iş resmen ticarete girer. Neyse böyle konuşanlara, iftira atanlara evren ya da insanlar cezasını veriyor. O yüzden bana bunu söyleyen o kişiyi mahkemeye de vermedim. Böyle işlerle uğraşacak zamanım yok zaten.

ZOR ZAMANLARIMDA EN BÜYÜK DESTEKÇİM YALIN'IN ANNESİYDİ

/_newsimages/4525295.jpg- Bu zor anlarda yanınızda size destek olan biri var mıydı?
Eski erkek arkadaşımın annesi hep benim yanımdaydı.

- Yalın’ın annesi mi?
Evet. Bana çok büyük destek verdi. Onun hakkını hiçbir zaman ödeyemem. Benim annem ile babam oldu. En kötü günümde ben ona sarılıp ağladım. İlişkimiz bittikten sonra da benim yanımda oldu. Onun desteği benim ayakta durmamı, hayata başka bakmamı, yeni kararlar almamı sağladı. Yalnız kaldığım gecelerde düşünüp, doğru yolu bulmamı sağladı. Ona buradan çok teşekkür ederim.

Hürriyet Magazin

7 Şubat 2008 Perşembe

Tolga Çevik Röportaj

Komedyen olmak tiyatro kökeni ve adap gerektirir



Yeşim ÇOBANKENT Fotoğraflar: Boğaç DALKIRAN-Semih KANMAZ

Komedyen olmak tiyatro kökeni ve adap gerektirir "Komedi Dükkanı"nda Salih Kalyon ile beraber doğaçlama performans sunan Tolga Çevik, Elle dergisine konuştu.

Formatını kendi yarattığı "Komedi Dükkanı"nda Salih Kalyon ile beraber doğaçlama performans sunan Tolga Çevik, Elle dergisine konuştu.Kendilerini canlı olarak izlemek isteyenlerin sıraya girdiğini söyleyen Çevik, "13 bin kişi bizi izlemek için sırada bekliyor. Dubai’den gelenler, yurtdışından gelişini programa denk getirmeye çalışanlar da var" dedi.

"Avrupa Yakası"nın Sacit’i Tolga Çevik, bir süredir de TV8’de yayınlanan "Komedi Dükkanı" ile gündemde... Formatını kendi yarattığı bu programda Salih Kalyon ile birinci sınıf doğaçlama bir performans sunan oyuncu, Elle dergisine verdiği röportajda "Şu an 13 bin kişi bizi izlemek için sırada bekliyor" dedi.

"Avrupa Yakası" ve "Komedi Dükkanı". İkisi bir arada nasıl yürüyor?

- "Komedi Dükkanı" benim bulduğum bir format olduğu için benim üzerime kurulu. Diğeri takım oyunu. Bir hamur olmak ve üsluba uymak zorundasınız. "Avrupa Yakası"nda antreman yapıyorum, "Komedi Dükkanı"nda kendi maçıma çıkıyorum.

"Komedi Dükkanı"nda kendinizle çok fena dalga geçiyorsunuz. Bu yeni nesil Türk komiklerinin pek girmediği bir alan...

- Sahnede olmak için zeki bir insan olmalısınız. Zeki adam sahnede ne yapacağını bilir. Bulduğumuz formatta iki tane zeki adamı bir araya getirip sahnede gerizekalıyı oynatıyoruz. Seyirci seyrederken bizim gerizekalı olduğumuzu sanmasın diye de bir üçüncü kişi olarak yönetmenin dış sesine yer veriyoruz. İlk 12 bölümde seyirci, "Bu herifler ne kadar salak" diye düşünürken şimdi bizim arkamıza geçti.

Sizi tiyatro sahnesinde izleyen küçük grupla sıcak bir ilişkiniz var. İkinci grupsa bu programı evlerinde beyazcamdan izleyenler. Dengeyi nasıl kuruyorsunuz?

- Sahnede dibimize gelen seyirciyle evdeki seyirci arasında bir bağ kuruyoruz. Oyuna gelen seyirciyi öyle bir çıldırtıyoruz ki, televizyon başındaki "Biz de gidelim şunları izlemeye" diyor. Bütün derdimiz o zaten, çünkü ben de seyirci görmek istiyorum. Tiyatro kökenli olduğum için sadece kameraya bakmak bana o kadar zevk vermiyor. Formatı denemek için piyasadaki arkadaşları seyirci olarak getirdik ve 64 kişilik bir salonda çektik ilk kez. Seyirciler ikinci programdan itibaren bilet almak istedi ve şu an 13 bin kişi sırada bekliyor. Dubai’den gelenler, yurtdışından gelişini programa denk getirmeye çalışanlar... Yakında dünya turnesine de çıkacağız. İnsanlar programı yabancı arkadaşlarına da seyrettiriyorlar ve anlamadıkları halde çok güldüklerini söyleyen yabancı lisanda mail’ler geliyor. Charlie Chaplin durumu yani.

/_newsimages/4915254.jpg Siz ne kadar eğleniyorsunuz program esnasında?

- Çoook. Benim hayatım bu. 12 yıldır bu işteyim ve en çok inandığım şeyi yapıyorum. Türk sinemasında Ses Dergisi yarışmasında star olan birinden komedyen çıktı mı? Hayır. Komedyen olmak tiyatro kökeni ve adap gerektirir. Sadece kameraya bakarak oynayan insanlar burunları havada gezer, çünkü hiçbir zaman seyircinin gözüne bakmamışlardır. Oysa tiyatro adabınız varsa, seyircinin sizi sevişini, sevmeyişini yaşadıysanız, bu işin matematiğini çözersiniz.

Oyunculuk skalanız epey geniş. Trajedi ve dram oynarken neden komediyi seçtiniz?

- Programdan salondaki seyirciyi çıkarın, herkes halimize ağlar. Durumun komediyle hiç ilgisi yok, gerçekten çok acıklı iki insan var. Bir tanesi 65, diğeri 35 yaşında hiçbir şey olamamış iki zavallı. İnatla da bir şeyler yapmaya çalışan, "loser" iki insan... Ayrıca hayatımda çocuklarımın olduğu ve rahatlamak istediğim bir dönem. Benden komik şeyler görsünler ve içleri açılsın. Sonra ne yaptığımı anladıkları zaman belki tekrar drama dönerim.

Amerika’da tiyatro eğitimi almak sizi nasıl etkiledi?

- Burada konservatuvarı kazanamadım. Bizdeki sistem çok saçma, zaten iyi oynayabilecek adam niye gitsin ki okula? Amerika’daysa sizdeki hamuru görürler ve öğrenmeyi öğrenirsin. Türkiye’de oyuncular hocasından ayrılınca topal olur. Sahnede ya ağlar gibi yaparsın ya da gerçekten ağlarsın. Ben ağlamayı seçiyorum. Gibi yaparsanız, seyirci de sizi seviyormuş gibi yapar.

Komedyenler politik espriler yapardı. Bunun modası geçti mi artık?

- Ben 1974 doğumluyum ve apolitik bir insanım. Tek politik görüşüm: "Herşey daha güzel ve insanca olmalı!"

Peki "Komedi Dükkanı" size çok para kazandırdı mı?

- Salak değilim tabii, para kazanmıyorsam niye yapayım? Yine de trilyonlar kazanacak hale gelmek için programın miyadının dolmasını beklemeyeceğim. Bir şey üretip üzerine yatarsanız bir gerizekalı gibi yaşarsınız. Bu tembelliktir.

Başarının sırrı ailede yatar

Genç yaşta iki çocuk sahibi olmuş mazbut bir aile babası olarak, şöhretli Türk erkeği tipolojisine uymuyorsunuz.

- Şöhret çok şaka bir şeydir. Başarının sırrı ailede yatar. Aile olayını kuramamışsanız geçmiş olsun. Bizde öyle şeyler de aradılar; Beyoğlu’nda Engin Günaydın’ın evinden çıkıyorum, "Yengenin haberi var mı?" diye soruyorlar. Eşim ünlü bir aileden geliyor, ama umrunda bile değil, çünkü o taraklarda bezi yok. Onun işi benimle. Yaşıtları Bağdat Caddesi’nde gezerken o 25 yaşında iki çocukla uğraşıyor. Oğlumuz (Tan) 2,5, kızımız (Tuna) 1,5 yaşında. Yanlış bir birliktelik hayatımı altüst edebilirdi ama benimki çok doğru bir birliktelik. Şu anki durumum onun müsamahası ve özverisinin bir sonucu çünkü biz bir takımız. Benim örneğim 50 senedir evli olan Gazanfer Özcan. Bizim aile yapılarımız da bunu gerektiriyor. Sanatçılık senin işin, sanatçı yaşam tarzı filan, bıraksınlar bu işleri. Biz bayramın birinci günü onun ailesinde, ikinci günü bizim taraftayız. Bunu seviyoruz...

http://www.hurriyet.com.tr/magazin

Romantik dakikalar




Romantik dakikalar "Binbir Gece" dizisinin Şehrazat'ı Bergüzar Korel, sevgilisi Tan Sağtürk ile birlikte tavernadaydı.

"Binbir Gece" dizisinin Şehrazat'ı Bergüzar Korel, önceki akşam sevgilisi Tan Sağtürk ile birlikte Zorba Taverna'daydı... Grek müziğin ünlü sesi Fedon'un şarkıları eşliğinde geç saatlere kadar eğlenen çift, yaptıkları sirtaki şovla alkış aldı. Fedon'un romantik şarkılarında sarmaş dolaş olan Korel ve Sağtürk, hareketli parçalarda ise yerlerinden fırlayıp sirtaki yapmaya başladı. Ayrıca sahnede onlarca tabak kıran çift, sabahın ilk ışıklarına kadar eğlenceye devam etti.
Geçtiğimiz cuma gecesi Zorba Taverna'da sahneye çıkan Fedon'u izlemeye giden Tan Sağtürk ve sevgilisi Bergüzar Korel, gönüllerince eğlendi. Fedon'un romantik şarkılarıyla kendilerinden geçen çift, gece boyunda sarmaş dolaş dans etti, Grek müziği eşliğinde tabak kırdı, sirtaki yaptı. Birbirlerine olan aşkları her hallerinden belli olan çift, gecenin geç saatlerine kadar mekanda kaldı.

Beyazıt Öztürk Röportaj

Olayı yedim bitirdim artık oturaklıyım


Yaşar ÇAKMAK

Olayı yedim bitirdim artık oturaklıyım Beyazıt Öztürk, Hafta Sonu dergisine verdiği röportajda, şimdiye kadar hiç gerçek bir aşk yaşamadığını söyledi.

Beyazıt Öztürk, "Hiç aşık olmadım, öyle büyük bir aşk yaşamadım. Zaten uzun vadeli bir ilişkim de olmadı. Bu arada Özlem Işık'la nişanlandığım haberleri asılsız. Bir tanışmamız, sohbetimiz oldu, ama oralara kadar uzamadı. O işi fazla abartıp, fazla ayyuka çıkardılar ve bir efsane haline geldi. Biriyle nişanlılık dönemine kadar gitseydim, söylerdim."
Bir zamanlar sıkı bir çapkın olan Beyazıt Öztürk, Hafta Sonu dergisine verdiği röportajda, son zamanlardaki sükunetinin nedenini anlattı: "Artık 40’ına yaklaşan bir adamsan, hayatında bir oturaklılık olmak zorunda. Son zamanlarda dışarı çıkmıyorum. Olayı yedim, bitirdim. Gittim, yaşadım, bıraktım. Kaldı ki, beraber olduğun insanı da tehlikeye atıyor, lekeliyorsun. Kendi halinde birini ünlü yapıp hayatını mahvediyorsun!"

Eskişehir’den yeni geldiğin günleri arıyor musun?

- Bunu bana beş sene önce sormuş olsaydın, "Evet" derdim. Çok arada, dönem dönem, bir yerde bir şarkı çalınca gidip geliyorum, gözüm dalıyor, ama artık hayat şekillendi hepimiz için. Mesleğim bu, etim bu, budum bu, çevrem bu ve yaşayacağım şeyler bunlar. Bu saatten sonra Eskişehir’e yerleşip bir şeyler yapmam çok zor.

Sanatçılar arasından görüştüğün, "dostum" diyebileceğin kimse var mı?

- Var. Kubat, Hüseyin Turan, Demet Akbağ, Yavuz Bingöl... Onun dışında çok fazla kişi yok.

Demet’le (Akalın) bir röportaj yapmıştım ve "Ben her programa çıkmıyorum" demişti. Ama sana hiç "Hayır" demiyor. Beyaz Show reytingi yüksek bir program. Sanatçılardan katılım için teklif geliyor mu hiç?

- Demet’ten hiç gelmedi. Demet ne zaman istesek geldi programa ayrıca. Onunla yaptığımız programlar da hep keyifli geçti. Bazı sanatçılar "Daha önce gittim, çok keyifli geçti, bir kere daha gitsem zarar görmem" diyebiliyorlar. Ama para isteyen sanatçılar da oluyor. Bazen kostüm de yaptırabiliyoruz. Bunda bir yanlış görmüyorum. Geliyorsun, fikir satıyorsun. Kanal para kazanıyor, yapım kazanıyor, sen de bundan üç, beş bir şey kazanabilirsin. 12 senelik Beyaz Show tarihinde Türkler’den dört ya da beş kişiye bedel ödemişizdir. Yurt dışından gelenlere tabii ki ödüyorsunuz.

Türkiye’de kimlere para ödediniz? İbrahim Tatlıses olabilir mi mesela?

- İbrahim Ağabey’den hiç böyle bir talep olmadı. Bir, iki kişiden oldu ama isim vermem.

"Sezen Aksu gelsin" dedin, geldi...

- Sezen (Aksu), böyle bir şey talep etmediği gibi yapılabilecek en güzel şeyi yaptı bana. Programdan iki gün önce yanına gitmiştim. Benim dört senelik talebimden sonra, "Tamam gelirim" demişti. Mini bir toplantı yaptık. Yaşar Gaga, ben ve Sezen Aksu. Ne konuşacağımızı sordum program akışında, "Ne istiyorsan konuşuruz Beyaz, bunları burada konuşmayalım" dedi. Zaten ben edebimle bu işi yapan bir adamım, girilecek girilmeyecek konuları biliyorum. Benimki de bir röportaj. Ondan dolayı ayarımı biliyorum ama karşı tarafın bu kadar açık ve net olması çok güzel bir şey. Programda da öyle söyledi. O rahatlık programı uçurdu. Öteki türlü kasıyorsun çünkü. Zülfü Ağabey’in (Livaneli) programı da güzeldi mesela.

Beyaz sıkı bir çapkındı. Buna rağmen genelde yakalanmamayı da beceriyorsun? Nasıl oluyor?

- Bunun adını "çapkınlık" koymak istemiyorum. Siz koyabilirsiniz, istediğiniz ismi verebilirsiniz, ama beş sene önce hayatıma biraz çeki düzen vermem gerektiğine karar verdim. İşim yerinde, konumum yerinde, seviliyorum. Ama /_newsimages/4928685.jpgdevamlı çapkınlık, devamlı gezip tozmaya devam edince, "zıpır çocuk, çapkın çocuk" diyorlar. Artık 40 yaşına yaklaşan bir adamsan, hayatında bir oturaklılık olmak zorunda. O yüzden dışarı çıkmamaya başladım. Olayı yedim, bitirdim. Gittim, yaşadım, bıraktım. Şu saatte şu kapıda şunlar var, şu saatte şurada şu muhabbet var öğrendim. Uzun ilişkilerim, kısa ilişkilerim oldu. Hayatta herkes bir arayış içinde ama mesleğimden dolayı göz önünde yaşamamam gerektiğini öğrendim. Sadece benim için değil, beraber olduğum insanı da tehlikeye atıyor, onu da lekeliyorum. Karşındaki bir devlet memuruysa ya da bankacıysa, bilmem neyse, ardında ünlü biri bırakıp onun hayatını da mahvetmiş oluyorsun. Hayatın boyunca onun hayatına sahip çıkıyor musun, hayır! "Hoşçakal" diyorsun! Bunları anladım. Artık yaşım 39 oldu.

Evlilik düşüncesi var mı?

- Benim işim, evlilik kadar büyük bir sorumluluk. Evlendiğim anda o tarafa gitmem lazım. Yani kendimi geri çekmeliyim. Şu anda da aklımın ucuna gelmiyor açıkçası.

Zaman zaman "Şunu da yapsaydım" dediğin şeyler oldu mu?

- Benim en büyük eksikliğim İngilizce. Dünyayı gezmek isterdim. Maddi imkanım var ama yurtdışına çok fazla çıkmıyorum. Az İngilizce bildiğim için çekiniyorum.

Yıllar önce Tarkan talk show’lara katılmayacağını açıkladı, neden sence?

- O açıklamanın öyle olmadığını öğrendik biz. Bu sene de yeni bir kampanya başlattık "Tarkan gelsin" diye. Vallahi isterim canlı yayında konuğum olsun. İstediği her şeyi konuşabiliriz, konser verir, dilediği her şeyi yapabilir. Bir kere olsun ağırlamayı çok isterim.

Ben hiç aşık olmadım

Aşık oldun mu hiç?

- Olmadım ya! Öyle bir aşk yaşamadım. Zaten uzun vadeli bir ilişkim olmamıştı.

"Havaalanı" dizisinde oynayan Özlem Işık ile birlikte olduğun, hatta ilişkinin nişanlanmaya kadar ilerlediği kulağıma gelmişti...

- Öyle bir yere kadar gitmedi. Bir tanışmamız, sohbetimiz oldu, ama oralara kadar uzamadı. O işi fazla abartıp, fazla ayyuka çıkardılar ve bir efsane haline geldi. Ama öyle bir durumumuz olmadı. Ona bakarsan Bursa’da öğretmen birisi de varmış. Yazılıp çiziliyor böyle şeyler. Ben birisiyle nişanlılık dönemine kadar gitseydim, söylerdim.

hurriyet.com.tr

23 Ocak 2008 Çarşamba

Mustafa Sandal ve Emina Türkcan'ın Valentino imzalı nikahı

Valentino imzalı nikah




Valentino imzalı nikah 14 Ocak'ta Hotel Les Ottomans'da evlenen Mustafa Sandal-Emina Türkcan çiftinin nikahtan ilk fotoğrafları ortaya çıktı.



Valentino imzalı gelinlik ve damatlık giyen çiftin mutluluğu, gözlerinden okunuyor...
MUSTAFA Sandal, 3.5 yıldır birlikte olduğu Saraybosna'lı Emina'yla 14 ocak'ta Kuruçeşme'deki Hotel Les Ottomans'da sessiz sedasız evlendi. Sadece 30 kişilik davetli topluluğunun bulunduğu nikahta Mustafa Sandal'ın nikah şahitliğini KVK şirketinin genel müdürü Bülent Çavuşoğlu, Emina Türkcan'ın şahitliğini ise Bizera isimli kız arkadaşı yaptı. Büyük bir gizlilik içinde yapılan ve Beşiktaş Belediyesi memurunun kıydığı nikahın bütün hazırlıkları Arnavutköy'deki Dolce kafenin sahibi Nilgün Ertuğ tarafından yapıldı. Nikah masası ve davetlilerin oturacağı masa ve sandalyeler Fransız dantel ve ipek organze kumaştan hazırlanırken, masaların üzerine İtalyan Massimo imzası taşıyan şamdanlar konuldu. Gelin ve damatlık moda dünyasının ünlü ismi Valentino imzalı... Emina Valentino'nun sade bir gelinliğini giyerken, Mustafa Sandal ise ünlü modacının papyonlu siyah bir takımını tercih etti. Gelinin gelin başı, elindeki buketi ve düğün pastası da yine Nilgün Ertuğ tarafından hazırlandı.

Dilek Hanif defilesi

Paris’te Dilek Hanif defilesi


Erhun GEYİSİ/PARİS, (DHA)

Paris’te Dilek Hanif defilesi Dünyaca ünlü Türk moda tasarımcısı Dilek Hanif’in son kreasyonu, Haute Couture Haftası çerçevesinde modanın başkenti Paris’te sergiledi.

Dünyaca ünlü Türk moda tasarımcısı Dilek Hanif’in son kreasyonu, Haute Couture Haftası çerçevesinde modanın başkenti Paris’te sergiledi.
Paris’in en seçkin kültür ve sanat merkezlerinden birisi olarak gösterilen ‘Palais de Tokyo’da (Tokyo Sarayı) gerçekleştirilen defilede Dilek Hanif, seçkin bir davetli topluluğu önünde 2008 yaz koleksiyonunu sergiledi. Dilek Hanif'in, 20'nci yüzyıl başlarında Osmanlı kültüründen esinlenerek hazırladığı giysilerle, yeni bir dönem başlatan Fransız tasarımcı Paul Poiret’den esinlenerek hazırladığı defilede, turkuaz, mercan, gece mavisi, bakır ve dore gibi renkler ön plana çıktı. Modern ve geleneksel çizgilerin bir arada kullanıldığı kıyafetler, ağır işlemeler ve Osmanlı motifleriyle dikkat çekti.
20 kişilik manken kadrosu tarafından sergilenen kıyafetler büyük ilgi görürken, oturacak yer bulamayan birçok katılımcı, defileyi ayakta da olsa izledi.
Serginin ardından alkış tufanı içinde gözyaşlarına boğulan Dilek Hanif, “Kızım, ‘Anne lütfen bu sefer ağlama’ dedi ama, maalesef kontrol edebildiğim bir şey değil. Çünkü bunun için gerçekten çok fazla emek veriyoruz. Ben ve ekibim, kalpten, gönülden çalışıyoruz. Onun için de böyle duygusal oluyorum” dedi.
Hanif, çalışmalarını yaklaşık 6 aydır sürdürdükleri defilenin, 2004 yılında yine aynı hafta çerçevesinde Paris’te gerçekleştirdiği defileden çok daha büyük bir ilgi gördüğünü ifade ederek, “Çok güzel bir kalabalık vardı. Basından ve Fransa’nın dışından bile gelen çok üst düzey misafir grubu vardı. Onlar tarafından beğenilmesi, alkışlanması, çok doğru yerde, doğru bir şekilde koleksiyonumuzu başarıyla sunduğumuzu gösteriyor” diye konuştu. Hanif, sözlerini, ‘Haute Couture’de Paris bir zirvedir ve bu zirveye geldik. Zannediyorum yüzümüzün akıyla gidiyoruz” diye tamamladı.
Dilek Hanif’in defilesinde Türkiye’nin Paris Büyükelçisi Osman Korutürk’ün yanısıra Erkan Özerman, Tuba Peksayar, Ender Mermerci gibi isimler de katılımcı olarak yer aldı.

Lezbiyenler Ece Gürsel 'in Peşinde

Lezbiyenler peşimde




Lezbiyenler peşimde Ece Gürsel, erkeklerden çok kadınların peşinde olduğunu söyledi.

Yaşadığı aşklar ve iddialı açıklamalarıyla gündemden düşmeyen manken Ece Gürsel, erkeklerden çok kadınların peşinde olduğunu söyledi.
Gürsel, "Aldığım tekliflere inanamıyorum. Gençlik nereye gidiyor anlamıyorum. Kadınlar, 'Gel benimle birlikte ol' diyerek adeta bana yalvarıyor" dedi. İnternetle arasının iyi olmasına rağmen bilgisayarın başına geçmeye cesaret edemediğini söyleyen Gürsel, "İnternet sitemi kadınlar kilitledi. Beni taciz ediyorlar" diye konuştu.

medyadan

BlogcuZade Master